Öncelikle Fenerbahçe maçının sadece 6 puanlık bir maç
olduğunu hatırlatıp bu yazıda okuyacaklarınızın maç sonucu ile alakalı
olmadığını bilmenizi isterim. Uzun
zamandır Trabzonspor’um hakkında yazı yazamadım. Bunda en büyük pay Trabzonspor
gündemini dolduran konuların Trabzonspor’un olması gereken gündemi ile uzaktan
yakından alakası olmadığıdır.
Trabzonspor’un gündemi sahada başarı ve saha dışında da
hakkını aramaktır. Bu ikisi beraber daha güçlü olur ve başarıları biribirini
tetikler. İnanıyorum ki şike ile
mücadelede elde edilemeyen haklar özellikle Şenol Güneş üzerinde büyük
yıpranmalara sebep oldu. Ayrıca geçen seneki kadronun hemen hepsindeki
vurdumduymazlık şike sürecinde geri alınamayan hakların sonucudur. Sadece geri alınamayan haklar ile sınırlı
kalsa belki sorun olmayacak ama Sadri Şener’in nerede ise tek başına sürdürdüğü
bu mücadelede karşısındaki siyaset, basın, ve medya, hem taraftarı hemde
futbolcuları yıldırdı. Bilgi çağının zirvelerini yaşadığımız bu günlerde her
futbolcu hemen herşeyden çok çabuk haberdar olabiliyor.
Trabzonspor hemen her köşesinden saldırıya uğramış
durumda. Saldırılar sadece yukarıda
saydığım dış güçler tarafından değil iç dinamik ve güçlerdende
kaynaklanıyor. Belki de en büyük darbeyi
de kendi içinden yiyor Trabzonspor.
Darbelerin en büyüğünü “DERİN TRABZON” denilen Ergenekon vari yapılanma
vuruyor Trabzonspor’a. Bu yapılanma
gerek mevcut yönetim gerek daha önceki yönetimlerde ipleri hep elinmde tutmuş
ve son zamanlarda siyasete bogazına kadar batmış bir güruhtur. Trabzonspor’u korumak adı altında hem
yönetimini hemde camiayı güçsüzleştiren bu illet artık Trabzonspor’a büyük
zarar vermektedir. Sadri Şener ve
Nevzat Şakar’ın şike mahkemelerine müdahil olduktan sonraki yanlızlıkları bu “DERIN
TRABZON”un eseridir. Ne yazık ki mahkeme sürecinde Şenol Güneş’in kafası da bu
güç tarafından sulandırılmış ve Sadri Şener’in HAKLI serzenişi ile
karşılaşmıştır. Şenol Güneş mahkeme sürecinde Sadri Şener’e desteğini
göstermeyerek en büyük hatasını yapmış ve Sadri Şener ile arkadaşlığının
olmadığını göstermiştir. Aynı hatayı
istifa sürecinde de yapmış ve “asbaşkan ile konuştum istifamı bildirdim”
diyerek Sadri Şener’i kale almadığının sinyallerini vermiştir. Daha sonra
hatasının farkına varıp başkanı aradım telefonda konuştum demiştir.
Şenol Güneş hoca çok iyi bir insan, teknik adam, ve öğretmen
ama sonuçta tipik bir karadenizli. Yani biraz HIRT. Ben şahsen onu çok seviyorum ve öylede devam
edecek ama ciddi konularda ağırlığını koyamama gibi bir huyu var. Karar
verildikten sonrada içten içe o kararı zayıflatma gibi eksiklikleri var. Bu
eksiklikler yönetim tarafından çok iyi bilinmekte ve ona göre haraket
edilmekteydi. Bu eksikliklere rağmen Şenol Güneş’in koltuğunu sonuna kadar
doldurma kapasitesi olduğundan hep yönetimin işini kolaylaştırmış ve yönetimin
rahat çalışmasını sağlamıştır. Kendi istediği oyuncuların alınmamasına rağmen
eline verilen her futbolcudan yararlanmaya çalışmıştır. Bu sebepledir ki Tolunay hoca farklı ve
kuvvetli bir takım yaratamamıştır. Şenol
Güneş’in yapamadığını bir iki haftada Tolunay hocanın yapabileceğini düşünmek
zaten çok büyük bir hatadır. Bütün
derbilerde dimdik ve ezilmeden oynayan Trabzonspor Fenerbahçe karşısından
ezilmiştir.
Sonuçt itibari ile Senol hocanın gidişinde sonra getiriliş
biçimi hiç şık olmasa bile Tolunay hoca iyi bir hocadır. Zamanla belki takımı düzeltir ama bu yıl
kupayı bile almaları nerede ise imkansızdır.
Kupadaki en ciddi rakiplerine karşı ortaya çıkardıkları oyun malesef çok
ümit verici değildi. Tolunay hoca zoraki
olarak takımdaki oyuncuları değiştirmek yerine kendi oyununa göre kadro ortaya
çıkarmalıydı. Bir aydır takımla beraber
olmamış Zokora ve Bamba’yı hemen kadroya alması çok büyük bir hata idi. Tolunay hocanın kadro seçimlerine bakarsanız
Senol Güneş’in kadro seçimleri ile nerede ise yüzde yüz aynıdır. Durum böyle
olacaksa gerideki oyuncu neden daha çok çalıssın ki? Aynı tas aynı hamam olduğu içinde sonuçlarda
aynı oldu. Yine de Tolunay hocaya çok
yüklenmeye gerek yok. Sonuçta elinden
gelen bu kadar….
Sadri Şener’e gelince… Sadri Şener iyi niyetli bir insan ama
konuşma ve iletişim konusunda biraz yeteneksiz.
Ayrıca iyi niyetinden ve devamli içlerinde olmasından dolayı
Istanbul güruhu tarafından kullanılmaya
çok müsait. Bunu mahkeme sürecinde ve en son Yıldırım Demirören federasyonunun
seçilmesinde çok iyi gösterdi. Dışarda
kalarak bir şey yapamıyoruz, belki içeriye bir kaç adamımızı koyarsak bir ihtimal hakkımızı daha iyi savunabiliriz dedi.
Bu konuda çok haklıydı ama unuttuğu karşısındaki insanların
haysiyetsizliğiydi. Bu kadar iki yüzlü
olabileceklerini o da tahmin edemedi. Son olarak siyaset Sadri Şener’in üzerinde
yoğun bir baskı oluşturdu. Bütün Trabzon
milletvekilleri Trabzonspor teknik ekibi ve yoneticileri ile bir resim bile vermekten kaçınırken Başbakan’ın Rıdvan Dilmen
ve Aykut Kocaman ile özel toplantılar yapması Sadri Şener’i daha büyük bir
yanlızlığa itti. Bu yetmezmiş gibi kendi
yöneticisi, Şike sürecinde sadece FB yanında yer almış, sayın Kılıçtaroğlu’nu
Trabzonspor kulübüne sokup forma hediye etmiştir. Aylar önce Şener’e “adam degilsin” diyen Ufuk
Özerten’in kınanması için açıklanan basın bildirgesine imza koymayan sayın
Yener’in yaptıkları yeni unutuluyorken bu darbenin gelmesi Şener’i daha çok
yordu.
Yukarıda söylenenler olurken sayın Şener hiç yıkıcı olmadı
ve yönetimine sahip çıktı. Bence hata
yaptı ama sonuçta kendi seçimidir. Bu
günlerde ise sayın Şener’in gerek derin
Trabzon’la gerek Istanbul güruhu ile yeni bir anlaşma yapmış olduğunu
seziyorum. Malesef eğer bu şüphemde
haklı isem artık Trabzonspor başkanlığı koltuğunda kalması mümkün değil. Ayrıca
uzun zamandır mücadele verdiği şampiyonluğunda artık geri gelmeyeceğine
inanmaya başladığını gördüm. Son TV söyleyişisinde Trabzonspor artık önüne
bakmalı gibi bir yorum yapmış ve kendisi gittikten sonra 2010-2011
şampiyonluğunun mücadelesinin verilmeyeceği sinyalini vermiştir. Özellikle Derin Trabzon Trabzonspor’un
çalınmış şampiyonluğunun artık dillendirilmemesi gerektiği konusunda siyasetten,
özellikle AKP’den, büyük baskı alıyor. Bu baskı sonucunda şike sürecinin ilk
başlarında konuşan Trabzon milletvekilleri Başbakan “kişilerin yaptığı
kulüpleri bağlamaz” dedikten sonra sus pus olmuşlardır. Haksızlık karşısından susanın ŞEYTAN olduğu
gerçeğinden yola çıkarak, DERIN TRABZON’un Trabzonspor’a faydasının olmadığı
aksine geleceğini yok ettiği ortaya çıkmıştır.
Kim ne derse desin Şike ve Teşvik sürecinde başarısız
gördüğüm sayın Sadri Şener’i Trabzonspor’un dinamikleri ve özellikle DERİN
TRABZON yanlız bırakmıştır. Devletin
bütün kademelerinde olmalarına rağmen sayın Sadri Şener’in ve dolayısiyle
Trabzonspor’un yanında olmamışlardır.
Allah’tan Trabzonspor camiasının akil adamları ortaya çıkmış ve iş bilen
taraftar ile birlikte şike mücadelesinde sayın Şener’e katkı vermişlerdir.
Sayın Şener bu kişilerin takıma verdiği katkıyı biraz zor görmüş olsa da
onlardan yararlanmaya başlamıştır. Atilla Dilaver ve Erdem Egemen gibi insanlar
ortaya çıkmış ve hiçbir karşılık beklemeden şike sürecinden Trabzonspor’un
hakkını savunmasına katkıda bulunmuşlardır.
Malesef sayın Sadri Şener’in yanlız kalmasını sağlayan DERİN
TRABZON, karşılıksız kulübe katkı yapacak bu insanların kulübe yaklaşmalarını
önlemeye çalışmaktadır. Bunda büyük oranda başarılı olmuşlardır fakat bu
Trabzonspor gönüllülerini yıldırmamış ve DERİN TRABZON’un varlığını camianın
gözüne sokmuştur.
Ben, Trabzon’lu olmayıp Trabzonspor’a gönül vermiş ve çok
uzaklarda olmasına rağmen Trabzonspor çalışan birisi olarak DERİN TRABZON’un
varlığına artık adım gibi eminim.
Eskiden kendi başına olan DERİN TRABZON’un şimdi siyasetin maşası haline
dönmüş olduğunu ise yeni yeni görmeye başladım.
Yazıyı buraya kadar okuduysanız ve hala DERİN TRABZON’un
başının kim olduğunu tahmin edemiyorsanız, size bi rip ucu vereyim. Kendisi su anki Trabzon milletvekillerinden
birisidir. Bu zatı muhteremin şu
sıralarda sayın Senol Güneş’i başkanlık için ikna etmeye çalıştığı
konuşluyor. Siyasi görüşleri birbirine
uymadığı halde Senol Güneş’e sarılmış olmaları DERİN TRABZON’un sadece ve
sadece kendilerini düşündüğü aşıkardır.
Bütün Trabzon’lu ve Trabzonspor’luların bir gün uyanmaları
dileğiyle…
Sevgiyle kalın.
No comments:
Post a Comment