Monday, August 27, 2012

Şenol ve Şener


Trabzonspor camiasının fiziksel olarak dışında olup nabzını tutan birisi olarak, sayın Şenol Güneş ve Sadri Şener’in üzerinde haramiler aracılığı ile ciddi oyunlar oynandığını açıkça görebiliyorum.  Malum şahsın hapisten çıkması ile ellerindeki bütün menejerler Trabzonspor’a karşı bir konuma getirilmiş ve ellerindeki oyuncuların bile rahatsız edilmesine çalışılmıştır.  Bu yetmiyormuş gibi Şenol Güneş ile Sadri Şener’in düşman yada küs olarak işlenmesi konuları malum medyada yerini almıştır. Söz söylemenin bir işe yaramadığı ortamda susmayı tercih eden Şenol Güneş’in üzerine gidilmiş ve malum basın toplantısı yapılmak zorunda kalınmıştır.   Bu yetmiyormuş gibi siyasi iktidarin Fenerbahçe’yi kurtarma takıntısının gereği olarak Trabzon’daki maşalarının harakete geçirilmiş ve 2010-2011 sezonu şampiyonluğunun artık konuşulmaması telkin edilmeye başlanmıştır.

Buraya kadar aslında şaşılacak bir şey yoktur çünki bu güçlerin derdi Trabzonspor değil değersiz markalarının tek değeri sandıkları Fenerbahçe’dir.  Dolayısıyla onların Trabzonspor üzerinde oynadıkları her türlü oyun beni şaşırtmaz.  Bu zihniyet Platini’ye “Türkiye’yi 5 sene Avrupa’ya yollamayız” diyebilen bir yaklaşımın ürünüdür.  Siyaset şike ve teşvik olaylarının tam içindedir ve suçluları cezalandırmak yerine suçları örtmeyi tercih etmiştir.  Ne mutludur ki “devlet” bağımsız yargısıyla ve Fenerbahçe’li hakim ve savcısıyla suçlulara gereken cezayı vermiştir.

Bu durumundan dolayı Sadri Şener ve ekibi ne kadar övünürse yeridir fakak bizim için olağan bir durumdur.  Temizlik onlardan beklenen ve olmazsa olmaz bir olgudur Trabzonspor’lu için. 

Bütün bunlar gözler önünde iken camianın yıllardır içinde olan hatta belli bir süre bu camiaya hizmet etmiş insanların kendi ihtirasları için Şener ve Güneş’in üzerine gitmesi affedilemez, edilmeyecektir.  Trabzonspor taraftarı bilmelidir ki, hakedilen şampiyonluk alınmadan Sadri Şener ve/veya Şenol Güneş giderse, haklı davaya gölge düşer ve yavaş yavaş şampiyonluğu elimizden alırlar.  Bu sebepledir ki yüz kızartıcı suç işlemedikçe ve kendileri ayrılmadıkça Şener ve Güneş kalmalı ve hep destek verilmelidir.

Bir başkan düşünün 17 kulübe karşı ayakta durabiliyor!!

Bir teknik adam düşünün, şampiyon kadrosundan 10 futbolcu gidiyor ama hala başarı için umut verebiliyor.

Hataları tabiki var. Hatasız insan olmaz ama onurlu ve şerefli insan olur.

Bana göre Şenol Güneş elindeki imkanlarla elde ettiği başarılar karşılaştırıldığında en iyi ve başarılı Türk teknik adamdır.  Her zaman çalan değil üreten ve çoğaltan olmuştur.  Hiç bir zaman kolaycılığı tercih etmemiştir.  Her zaman fikirlerini açık yüreklilikle seslendirmiştir.

Bu sebeplerle artık bu camia Şener ve Güneş’in arkasında sonuna kadar duracağını onlara, haramilere, ve siyasetcilere hissettirmelidir.

Tabi, onurlu ve temiz bir şampiyonluk istiyorlarsa?

Bize sahadan haber ver diyorsaniz, kısa kısa bahsedeyim çünki lig temizlenmedikçe futbol konuşanın pek anlamı yok:

·         Bu takım “takım oyununu” oynayacağının sinyalini veriyor.
·         Sistem konusunda tam karar verilmemiş olmasının sıkıntıları yaşanıyor. Bir kaç galibiyet ile herşey normale döner.
·         BY konusunun Trabzonspor açısından bitmesi hayırlara vesile olmuştur.
·         Forvet konusunun uzatılması takıma zarar verdi ve yönetim forvet almak zorunda.
·         Alınmasını düşündüğüm oyuncular ise:  Muhammed Demir, Çağlar Birinci, Serdar Aziz
·         Bu arada adı geçen Jonka, Kweuke, N’Doye, Emerson, Lukovic, Saviola, ve Matavz arasindan alınması kesin yararlı olabilecekler N’Doye ve Lukovic’tir. Gerisi, ancak kisa vadeli başarılı olabilir. Tim Matavz genç ama Thomas Jun olma ihtimalide var.

Sevgiyle kalın

Tuesday, August 7, 2012

Trabzonspor İçin Temiz Olmak Olağan Bir Durumdur

Öncelikle Şubat ayından beri yazılarıma ara verdiğim için yazdıklarımı okumak isteyen herkesten çok özür diliyorum. Yazılarıma ara verme sebebimi Internetspor’daki son yazımda belirtmiştim.  Hatırlamayanlar için tekrar burada yayınladım.

Altı ay yazılarıma ara verdim ve kirlilikten bir nebze de olsa uzaklaştım.  Yanlız, ne Trabzonspor’un haklı davasından ne de futboldan uzaklaştım.  Bu sure zarfında Trabzonspor camiası çok önemli bir zafer ile süreci tamamladı. Trabzonspor’umuzun ve yönetiminin temizliği tescillendi.  Benim için en önemli konu bu idi çünki iddianamenin sahipleri Trabzonspor’u sonuna kadar bu işin içine sokmaya çalıştı.  Sonuçta, iddianemeyi hazırlayan savcı ve davanın baş hakimi Fenerbahçe’liydi ve “Türkiye’de herşey olur” cümleleri artık kanıksanmıştı.  Ne mutlu ki onlar bile Trabzonspor’u lekelemeyi başaramadı ve başta Sadri Şener ve Nevzat Şakar olmak üzere Trabzonspor şike ve teşvik sürecinden tertemiz çıktı.

Bu sebepledir ki;

#FormamızTertemiz
#TrabzonsporIhtilaldir

Naraları atabildik ve atmaya devam ediyoruz.

Emeği geçenlere tekrar teşekkür eder bunun olması gereken bir durum olduğu gerçeğini herkese hatırlatırım. Sevinilecek ve övünülecek bir durumdur ama Trabzonspor’un temizliği çok olağan bir durumdur.  Abartmaya gerek yok.

Bu yazıyı fazla uzatmamak için biriken konulardan sadece bir tanesinden bahsedeceğim.  Mahkeme sonucunun ne olacağı belli olur olmaz TFF’yi ele geçiren zihniyet ve onun iktidardaki işbirlikçileri, Etik Kurulu’nun kararını değiştirmesini sağlamış ve Tahkim Kurulu’nunda kararını verdirerek bütün şike ve teşvik sürecini “sahaya yansımamıştır” safsatasına kurban etmişlerdir.  Buraya kadar belki TFF uygulamaları açısından normal görülebilir.  Bizde tamamen yanlıştır ve hukuksuzdur.

TFF Tahkim Kurulu’nun kararını UEFA’ya yolladı ve buna istinaden Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Liginde oynaması sağlandı.  En büyük haraket noktaları, Tahkim Kurulunun Türkiye’deki spor hukukunun en son noktası olduğu ve kararlarının değişemiyeceğiydi.  Böyle söyleyerek kararın prosedürlere uygun olduğu savunuldu.  Yanlış olduğunu düşündüğüm bu kararların ve prosedürün bir an için doğru olduğunu varsayalım ve Tahkim Kurulunun kararlarına bakalım [1]:

  •         İlhan Yüksel Ekşioğlu: 3 yıl hak mahrumiyeti, (2 şike ve bir teşvik teşebbüsü, her biri için 1 yıl)
  •         Cemil Turhan: 1 yıl hak mahrumiyeti (1 maçta şike teşebbüsü için 1 yıl)
  •          Mehmet Şekip Mosturoğlu: 1 yıl hak mahrumiyeti  (1 maçta teşvik teşebbüsü için 1 yıl)
  •          Ibrahim Akın: 2 yıl hak mahrumiyetio (1 maçta şike’den 3 yıl hak mahrumiyeti, daha sonra eylem teşebbüs aşamasında kaldığından 2 yıla indirildi)
  •          Mehmet Şen: 1 yıl hak mahrumiyeti  (1 maçta şikeye teşebbüs için 1 yıl)
  •          Yavuz Ağırgöl: 1 yıl hak mahrumiyeti (1 maçta şikeye teşebbüs için 1 yıl)
  •          Ahmet Çelebi: 2 yıl hak mahrumiyeti (1 maçta şike yapmaktan 2 yıl hak mahrumiyeti, daha sonra eylemin teşebbüste kalmasına rağmen suçun içeriği sebebi ile yine 2 yıl olarak tescil edildi)
  •          Umit Karan: 2 yıl hak mahrumiyeti (1 maçta şikeye teşebbüs)
  •         Serdar Kulbilge: 3 müsabakadan men (1 maçta şikeye teşebbüsten 2 yıl men eylem yeni kanun çıkmadan önce olduğu için kaldırıldı)
  •        Cengiz Demirel: 1 yıl hak mahrumiyeti (1 maçta şikeye teşebbüs için bir yıl)
  •          Trabzonspor ve Bursaspor’un PFDK kararlarına itirazi böyle bir itiraz haklarının olmamasından dolayı reddedildi.


Bu kararların ne kadar adaletsiz olduğunu herkes kabul ediyor ve bu konuda konuşmaya gerek yok. Benim dikkat çekmek istediğim konu Tahkim Kurulunun onadığı cezaların bile kişilere göre uygulanmasıdır.  Bu kararlarda Fenerbahçe kulubünün 2 yöneticisi ve 1 çalışanı şikeye ve teşviğe teebbüsten hak mahrumiyetleri aldılar. Buna bağlı olarak diğer takımlardan futbolcu ve yöneticilerde hak mahrumiyeti aldılar.  Bu hak mahrumiyetlerinden dolayı Ibrahim Akın ve Ümit Karan aktif futbol hayatlarını devam ettiremiyorlar. Serdar Kulbilge’de 3 maç ceza çekecek.  Bunlar olmasi gerekenler ve TFF ve Tahkim Kurulu bu futbolcuların itirazlarını defalarca reddeddi.

Fakat, aynı ve bağlantılı eylemlerden ceza alan 3 Fenerbahçe yöneticisi hala aktif yöneticiliklerine devam etmektedir. Bu Fenerbahçe Spor kulubünün resmi sayfasında açıka sergilenmektedir [2].  En azından Aziz Yıldırım ve Ilhan Ekşioğlu hapisten çıktıktan sonra Şekip Mosturoğlu ile birlikte yönetim kurulu toplantısına katılmışlardır.  Aziz Yıldırım Tahkim Kurulundan ceza almadığı için yöneticiliği kanunen devam ediyor fakat diğer iki yöneticinin hak mahrumiyetleri Tahkim Kurulu kararından tescilli. Buna rağmen yönetim kurulu toplantısına katılıp aktif yöneticiliklerini devam ettirmektedirler.  En azından kamuoyuna yansıyan durum budur.

Tahkim Kurulu Türkiye’deki spor hukukunun son noktası olduğuna göre bu konuda TFF’nin yaptırımlarının olması gerekir. Eğer yaptırımlar gelmiyorsa demekki Tahkim Kurulu bu yöneticilere göre spor hukukunun son noktası değil “Zurnanın son deliği” demektir.  Bu konuda TFF ve kurullari suç işlemektedirler. TFF ve kurumları yasalara bağlı olarak yönetilirler ve kafalarına göre uygulama içinde olamazlar.

Gelelim yapılması gerekene:
Oncelikle Türkiye’de sporun temiz kalmasını isteyen tüm güçler sonrasında da TFF’yı oluşturan kulüplerimiz resmi başvurular ile cezaların uygulanmasını talep etmelidirler.  Sonuçta mahkeme kararları için Yargıtay beklenebilir ama Tahkim Kurulu kararları sorgulanamaz (en azından bunu devamli söyleyen onlar). O zaman, hem Ekşioğlu hemde Mosturoğlu, Fenerbahçe Spor Kulübündeki yöneticiklerinden cezaları müddedince mahrum olmalılar. 

Sahadaki futbolcuyu kenarda tutup aynı suçtan yakalanan yöneticiyi futbolun içinde tutmak en basitinden ikiyüzlülüktür.

Bu ikiyüzlülük kanıksanmadan durdurulmalıdır.
Eğer temiz futbol istiyorsak, onun önündeki engelleri yok etmek için mücadeleyi devam ettirmeliyiz. 
Trabzonspor ve avukatlarının şike ve teşvik sürecinde verdikleri mücadeleyi örnek alıp hiç temiz futbola ulaşmak için çalışmalıyız.

Peki ne yapmalıyız:

  • 1. Yukaridaki ve benzeri yüzsüzlükleri yetkililerin yüzlerine çarpmalıyız
  • 2. Ulaşabileceğimiz her meciiye başvuru ve şikayetlerimiz yapmalıyız, TFF, UEFA, FIFA bunlardan sadece bir kaçı.
  • 3. Basınımız içindeki şike ve teşvik uzantılarını teşhir edilmesi için mücadele etmeliyiz.
  • 4. Hiç bıkmadan kendi takımımız için değil sadece temiz futbol için çalışmalıyız.



Sevgiyle kalın




Kaynaklar:
[1] Tahkim Kurulu Kararları - 04.06.2012, http://www.tff.org/default.aspx?pageID=247&ftxtID=15398
[2] Fenerbahce Spor Kulubu Yoneticileri, http://www.fenerbahce.org/kurumsal/detay.asp?ContentID=9

Şikenin özeti ve elveda

01 Şubat 2012 Çarşamba 

Sevgili İnternetspor okurları futbolumuzun içine düşürüldüğü kaos ve saçma bir yarışa dönen lig maçları sayesinde futboldan ve tek hobimden aşırı derece de soğudum.  
3 Temmuz günü polisler dalga dalga herkesi tutuklarken sonunda Türk futbolu da bağırsaklarını temizleyecek demiştim. Geldiğimiz noktada futbolumuzu yönetenler bu pislik içinde yüzmeyi bütün yıkıma ragmen tercih ediyorlar.  Bu yazımda fazla detaya girmeden size bir özet vereceğim ki herkes gerçek anlamda nelerin olduğunu kavrayabilsin.  Siyasette devamli kriz ve kaos ile yönetilmeye alışmış ülkem insanı futboldaki kaos ortamını tabiri yerinde ise hiç yadırgamıyor ve resmin geneline bakmak yerine sadece görebildiği ve kendini ilgilendiren kısıma bakıyor ve her zamanki gibi yanılıyor ve yanıltılıyor. 
Buyurun size 3 Temmuz’dan günümüze olanların özeti, karar sizin:
-          3 Temmuz’dan itibaren bir çok takım yöneticisi ve futbolcusu tutuklandı yada sorgulandı
-          TFF başkanı savcı ile yaptığı özel görüşme sonunda  “durum tahminimden daha vahim” dedi
-          TFF delillerin gizlilik ortadan kalktıktan sonra Etik kurulu tarafından incelenecegini ve TFF’nin kararını bu rapora göre vereceğini söyledi
-          Etik kurulu delil klasörlerine göre raporunu tamamladı. Sonuç: ŞİKE VARDIR!!
-          Rapor kesinleşince sayın Nihat Özdemir kamuoyuna “ 58. Madde değişmesze ülke futbolu batar” baskısı yapmaya başladı. Ercan Saatçi’nin çalıştığı gazate olan Hürriyet ve Fenerbahçe kulübü bunu yalanlamadı.
-          Fenerbahçe taraftarı şike lekesi istemeyiz deyince cayıldı ve “şike konusunu komple ortadan kaldırmalıyız” kararı alındı.
-          Sporcusu, siyasetçisi, medya mensubu, yöneticisi yüzlerce kez Başbakan’I ziyaret etti. Bunlardan ikisi de Aykut Kocaman ve Rıdvan Dilmen (hala ne sıfatla görştüğü bilinmiyor) idi.
-          3 bin kişilik mitingler 35 – 40 bin olarak lanse edildi. Medya “tepki konkunç” mesajı verdi. Oy kaybı konusunda Başbakan ikna edildi.
-          Sayın Aziz Yıldırım “benimle Başbakan’ın arasına kimse giremez” dedi. Bu 5-6 aydır konuşayan ve taraftarı “Cemeaat işi” diyen bir kulübün hapisteki başkanıydı.
-          Başbakan karar verdi. Sonrası zaten danışıklı döğüş ve süreç meselesiydi
-          Bu durumdan kurtulmanın tek yolu Etik Kurulu raporunun yok edilmesiydi
-          Etik kurulunu yok etmenin tek yolu olarak TFF yönetimini tamamen istifa ettirmeliydi
-          TFF 58. Madde için genel kurulu topladı, kulüpler birliğinin büyük bölümü destekler göründü
-          Kongre kesinleşnce 58. Madde değişikliği gündeme gelince sesi çıkmayan sayın Aziz Yıldırım “58. Madde değiştirilemez” dedi.
-          Daha önce 58. Madde değişikliğinin Türk futbolunun kurtuluş olarak lanse eden sayın Nihat Özdemir ve yardımcısı Ali Koç “58. Madde değişmemeli” diyerek her yerde açıklama yaptı.
-          Böylece sanki GS ve FB aynı şeyi istiyormuş gibi bir his doğdu ama taraflardan birisi sadece figürandı
-          TFF Genel Kurulu sanki FB kongresi imiş gibi bütün Fenebahçe yöneticileri TFF’yi düşürmek için peş peşe konuşup vurdular.
-          TFF’nin sözde çözümü böylece genel kurul tarafından “sözde” kabul görmemişti. Sayın Aydınlar “bana güvenmiyorsunuz demektir, biraz düşüneceğim” diyerek kendisinin kurtuluşyolunu açtı.
-          Bir iki gün beklendikten sonra denklemdeki tek bilinmeyen UEFA suçlu ve kötü niyetli olarak pazarlanmaya başladı. Toplum vicdanının rahatlatılması için bu yapılmalıydı
-          Sayın Aydınlar aslında bildiği UEFA yazısını bilmediğini söyleyip Tahkim Kurulu’nu da töhmet altında bırakarak istifa etti. Hiç kimse yahu bu Fenerbahçe’nin kurguladığı Tahkim Kurulu nasıl böyle bir şey yapar ve Aydınlar bunu nasıl bilmez sorusu sormak yerine FB hariç bütün TFF ve kurumları suçlu gösterildi.
-          TFF sadece kendisi değil bütün üst düzey yöneticileri ile beraber istifa ederek seçimli genel kurulun gerçekleşmesini sağladı
-          Böylece sadece yönetim değil, TFF’nin bütün kurumlarının düştüğü düşüncesi pompalandı
-          Bu Tahkim ve Etik kurulu da düştü demekti
Buraya kadar yazılanlar, şimdiye kadar olanların özeti idi.  Bundan sonra olacakların özetini de vereyim naçizane:
-          Şimdi Etik kurulu düştuğüne göre Etik Kurulu raporu da düşmüştür dencecek ve “şike vardır” diyen rapor kadük kalacak yok sayılacak.
-          Peki, ne olacak? Yeni seçilen (atanan demek daha doğru) TFF  yeni Etik Kurulu gelecek ve yeni bir rapor yazacak
-          Bu raporda “şike yok, varsa da sahaya yansımamış” denecek
-          Böylece herkes aklanacak. Ne ceza alacaklar ne de şike suçu işlemiş sayılacaklar

Evet, Türk futbolunu bu plan maddi anlamda kurtaracak belki ama yıllardır ağızlardan düşmeyen:
-          8 – 0 Arkaragücü – Galatasaray maçı
-          Fenerbahçe – Denizlispor maçı
-          Alaaddin Çakıcı’nın “Bizim emeklerimizi yok sayıyorsun Sinan” lafı
konuları gibi 2010-2011 sezonunda yaşanan şike ve teşviklerde yıllarca Türk futbolunun yüz karası olarak kalacaktır. UEFA Türkiye’ye ceza verirmi bilinmez ama Türk futbolu kendi geleceğine cezayı çoktan verdi bile. Konu ne Fenerbahçe ne Trabzonspor ne de başka takımlardı, kurtarılması gereken Türk futboluydu.  Malesef olmadı. Bundan sonra gelecek olan adalet geç gelen bir adalet olacaktır ve değeri hiç olmayacaktır. Süreci sezon sonuna ötelemeyi başaranlar sezon bitince geçen sezon cezamız verilseydi neden şimdi ceza alacağız diyeceklerdir.
Hiç kimse kusura bakmasın 438 sayfalık iddianamenin hepsini iki kere okumuş v eek klasörlerinde bir çoğunu gözden geçirmiş birisi olarak bana kimse
Şike yada teşvik olmamıştır” diyemez.  Yukarıda Allah var. 
Bütün bu pisliğe ve keşmekeşe rağmen hala maç seyretmek ve ailesi ile bu spordan zevk almak isteyenlere bir kere daha düşünmelerini tavsiye ediyorum.
Futbol benim tek sporum. Trabzonspor benim tek aşkım ve hayata bakış açımın bir parçası.  Kazım’ın dediği gibi Trabzonspor “bir yaşam biçimi” benim için. Ondan ayrılmam ve Trabzon’lu olmadgm halde ondan bir “Karadeniz Fıkrası” olarak söz etmem imkansız. O ancak Trabzonspor’un temsil ettiklerini anlayamayacakların akıl sorunu.
Fakat, çok sevdiğim spora katkı ve hobi olarak yaptığım futbol yorumculuğu ve spor yazarlığı artık benim için hobi olmaktan çıktı.  Yazı yazarken midem bulanıyor artık.  Ortadaki pislik o kadar çok ki neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Hobi denen şey, sadece zevk almak ve mümkünse insanlığa katkı yapmak için yapılır. Yukarıda özetlenen ortamda bunu yapabilmek imkansızlaştı benim için.
Elveda Türk Futbolu!
Elveda İnternetspor okuyucuları!
Ne kadar sülç-i lisan ettiysek affola. Hakkınızı helal edin.
Nasipse başka bir zamanda ve ortamda tekrar görüşürüz.
Son olarak yaklaşık 8 senedir bana İnternetspor sayfalarında istediğim gibi yazma imkanı veren ve bir kere bile yazılarıma müdahale etmeyen başta sayınHadi ÖZIŞIK beye,  Baki ve Süleyman ÖZIŞIK beylere, ve tüm İnternetspor çalışanlarına teşekkür ederim.
Yüreğinizde futbol sevgisinin azalmaması temennisiyle son kez,
SEVGİYLE KALIN