Thursday, May 22, 2014

Şike ve Teşvik Gerçeği ve Türkiye Adaletsizliği

Bildiğimiz üzere UEFA TFF’nin Avrupa Ligine katılacağını duyurduğu Sivasspor ve Eskişehirspor için bir soruşturma başlattı.  Bir kaç yazı önce, şöyle demştim:

İnşaallah Sivasspor Avrupa’ya gitmeye hak kazanacak dereceyi yapar ve hep birlikte Fenerbahçe’nin tek başına şike yapmadığını görürüz”

Dualarımız kabul oldu ve Sivasspor EUFA Avrupa ligine gidecek takımlardan birisi ollarak aymaz TFF tarafından UEFA’ya bildirildi.  Bu bildirim yapılır yapılmaz, UEFA hem Sivasspor hemde Eskişehirspor hakkında soruştuma açacağını açıkladı.

Peki Neden? 

Nedeni çok basit aslında.  UEFA her iki takımında Nisan 2007’den beri direkt yada dolaylı olarak şike ve teşviğe bulaşıp bulaşmadıklarını beyan etmelerini ve kendisininde ellerinde olan bilgiler ışığında temiz olup olmadıklarına karar verceğini söylüyor.  UEFA’nın açıklamasında [1], her iki takımında 2014/2015 Avrupa Ligi Duzenlemeleri Belgesinin [2] 2.07.g, 2.08, ve 2.09 sayılı kurallarına göre inceleneğini söylüyor.  Can alıcı nokta 2.07.g bendidir çünkü bu Nisan 2007’den beri temiz olma kuralı üzerine.  Syle diyor:

2.07.g) it must not have been directly and/or indirectly involved, since the entry into force of Article 50(3) of the UEFA Statutes, i.e. 27 April 2007, in any activity aimed at arranging or influencing the outcome of a match at national or international level and must confirm this to the UEFA administration in writing.

Kısa tercümesi, her kulüp Nisan 2007 tarihinden bu yana şike ve teşviğe ile direkt yada indirect olarak bulaşmamış olmalı ve bunu yazılı olarak UEFA’ya vermeli diyor.  Yani, her iki takımda o tarihten beri şikeye yada teşviğe hiçbir şekilde bulaşmadıklarını yazılı olarak söylemek zorunda.

2.08 ve 2.09 bentleri ise, bu yazılı beyana rağmen UEFA’nın gerek kendi elindeki belgelerden, gerek yerel federasyon ve mahkemelerden elde edeceği belgelerden kulüpleri inceleyeceğini söylüyor.  Fenerbahçe için yapılan incelemelerde her iki kulübünde adınn geçmesi sebebi ile UEFA her iki kulüp hakkında da belgelere sahip.  Yani, Yargıtayın gerekçeli kararını baz alsalar bile bu iki kulübümüzün Avrupa Ligine gitmeleri bayağı zor.  Özellikle Sivasspor’un gitme ihtimali sıfır çünkü Mecnun Odyakmaz, Mehmet Yıldız, ve Korcan Çelik şike ve teşvikten ceza aldılar ve Yargıtay suçların sabit gördü.  Sadece Mecnun Odyakmaza verilen cezanın yeniden hesaplanmasını istedi.  Yani suç sabit ama cezanın yeterli olup olmadığının yeniden hesaplanması istendi. 

Eskişehirspor’un durumu biraz daha farklı.  Kulüp olarak şike yada teşvike herhangi bir yöneticisinin karışmadığını iddia edecek ve o şekilde savunma vereceklerdir. Buradaki püf nokta Bülent Uygun’un pozisyonunun ne olduğu.  Eğer sadece teknik direktör ise belki kurtarma şansı var. Eğer bizim bildiğimiz gibi Futbol Direktörü ise yönetici konumunda sayılması çok büyük ihtimal.  Ayrıca sıfır tolerans ve direkt yada dolaylı olarak karışmak yeterli dediği için UEFA bu yıl Eskişehir’in Avrupa Lig’inde mücadele etmesini yasaklayacaktır.

Bu işin başından beri, asıl olanın Türkiye’deki sportif yargılama olduğunu söyledim.  Eğer zamanın TFF’si ve Etik ve Tahkim kurulları, şike ve teşviğe karışan takımlara gerekli cezaları vermiş olsaydı, şu anda bizim takımlarımızda Juventus gibi rahatça Avrupa kupalarına gidebileceklerdi.  Bu cezalar verilmedikçe, şike ve teşvikte adı geçen her kulübün başında UEFA soruşturmaları demoklasin kılıcı gibi duracaktır.  Dolayısiyle, suçun kesinleştiği maçlarda adı geçen takımlar ligde başarı durumlari ne olursa olsun, ileriki yıllarda bu iki takımımızın düştüğü durama düşeceklerdir. TFF gerekli cezaları vermediği sürece UEFA bu takımları kupalarına alırken hep sorgulayacak ve şikeci ve teşvikçiliğimiz her sene Avrupa’nın gündeminde olacaktır.

Peki Neden?  Fenerbahçe kulübünü ve Aziz Yıldırım’ı korumak için. Bir takım için ve bir kişi için bütün takımlarımız hatta liglerimiz her zaman töhmet altında kalacaklardır. Bu sebeple artık Türkiye kendi adaletini kendisi yerine getirmeli ve şike ve teşvikte suçu sabit olan (yargıtay gerekçeli kararına göre) her takıma cezalarını vermeli ve dosyayı öyle kapatmalıdır. Ancak bu şekilde Avrupa’ya gitmeye hak kazanan takımlarımız, Nisan 2007 kuralından kurtulabilirler. Mektuplarında, şike yada teşvikte bulunduk ama cezamızı çektik diyebilir ve Avrupa kupalarına rahatça katılabilirler.

Yargıtayın gerekçeli kararına göre suçları sabit olan yönetici ve futbolcular ile suç unsuru olan maçları tekrar hatırlayalım [3]:

Şikenin sabit olduğu maçlar:
Kardemir Karabükspor-Fenerbahçe: (8 Mayıs 2011, 0-1)
Fenerbahçe-Ankaragücü: (15 Mayıs 2011, 6-0),
Sivasspor-Fenerbahçe: (22 Mayıs 2011, 3-4),
Fenerbahçe-İstanbul Belediye: (1 Mayıs 2011, 2-0)
Beşiktaş-İstanbul Belediye (Ziraat Türkiye Kupası finali, 11 Mayıs 2011)

Teşvik priminin sabit olduğu maçlar:
Eskişehirspor-Trabzonspor (22 Nisan 2011, 0-0)
Trabzonspor-İstanbul Belediye (15 Mayıs 2011, 3-1)
Trabzonspor-Bursaspor (17 Nisan 2011, 1-0)

Beraat Edilen Maçlar:
Manisa-Trabzon (21 Şubat 2011)
F.Bahçe-Kasımpaşa (26 Şubat 2011)
Bursa-İstanbul Belediye (6 Mart 2011)
Gençlerbirliği-F.Bahçe (7 Mart 2011)
Gençlerbirliği-Trabzon (20 Mart 2011)
Eskişehir-F.Bahçe (9 Nisan 2011)

Suçu Sabit Yöneticiler ve Futbolcular:
Aziz Yıldırım (Fenerbahçe Başkanı)
Alaaddin Yıldırım (Fenerbahçe)
Sekip Mosturoğlu (Fenerbahçe Yöneticisi)
İlhan Ekşioğlu (Fenerbahçe Yöneticisi)
Cemil Turan (Fenerbahçe)
Samet Güzel (Fenerbahçe Tercumanı)

Bülent Uygun (Eskişehirspor Futbol Direktörü)
Ümit Karan (Eskişehirspor)

Mecnun Odyakmaz (Sivasspor Başkanı)
Mehmet Yıldız (Sivasspor Futbolcusu)
Korcan Çelikay (Sivasspor Futbolcusu)

İbrahim Akın (İstanbul Belediyespor)
İskender Alın (İstanbul Belediyespor)

Gökçek Vederson (Bursaspor)

Serdal Adalı (Beşiktaş Yöneticisi)
Tayfur Havutçu (Beşiktaş Teknik Direktörü)

Bu karar özetine göre, şike yada teşviğe direkt yada dolaylı olarak bulaşmış takımlarımız listelersek:

Fenerbahçe
Beşiktaş
Sivasspor
Gençlerbirliği
İstanbul Belediyespor
Eskişehirspor
Bursaspor


Bu takımlarımızın hepsi  Türkiye’de şike ve teşvikin cezaları verilmediği sürece Avrupa’ya giderken hep korku ve stress yaşayacaklardır.  Bu sene Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’ne gidişi bile şüphelidir.  Bekleyip göreceğiz.

Son Söz: UEFA’nın şike ve teşvik sebebi ile kulüplerimiz her yıl sorgulaması ve ceza vermesi herkesin utanması gereken bir durumdur. Bize bu utancı yaşatan başta Yıldırım Demirören, Aziz Yıldırım, Yayıncı Kuruluş, İstanbul Medyası, ve en önemlisi bütün siyasi partilere hakkı yenenlerin hakkını helal etmediğini adım gibi biliyorum. Bu kul hakkı onların ayağına her safhada dolanacaktır. 

Adalet değerli bir hazinedir, bir gün herkese lazım olur – Şenol GÜNEŞ



Kaynaklar:
[1] UEFA Disiplin Açıklamaları, http://www.uefa.org/disciplinary/

Wednesday, May 14, 2014

Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey….

Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey….

Sayın başbakanımız USA'daki kazalara bakarken keşke 100 sene önceki değil bir kaç sene önceki kazayı örnek verebilseydi ve daha çok çalışmalıyız deseydi!
Pensilvanyadaki maden kazasında bir kaç saat içinde yeri delip yeni asansör kurup içerideki tüm madencileri kurtarmışlardı. Bu elde edilmesi zor bir teknoloji değil! Geliştirilmesi yada transfer edilmeside çok pahalı değil.
Tek yapılması gereken insan sağlığının değerini iyi anlamak.
Bizim sorunumuz bu!

Ve bu sorun ne AKP hükümetinin getirdiği bir sorun ne de CHP yada MHP sorunu.  Sorun millet olarak insanımıza verdiğimiz yada vermediğimiz değerde saklı! 

Bu "Türk askeri yemez, içmez, üşümez, ve ölmez" zihniyetindeki derin sorun.
Bu "ölen öldü kalan sağlar bizimle" zihniyetindeki sığlık!
Bu "bu işin tiynetinde ölüm var" zihniyetindeki edepsizlik!
Bu "karbondioksitten öldüler, yanmadılar, güzel öldüler" cümlelerindeki ahlaksızlık ve aymazlık!
Bu "köprüleri, binaları, yolları açarken övünüp, her göçükten sonra ne yapalım kader, tadiri ilahi" zihniyetindeki dinsizlik!

Dedim ya sorun ne AKP, CHP, MHP ne de sağ, sol, kapitalizm, sosyalisim sorunu!

Sorun insanımıza vermediğimiz değer sorunu!

Ve en acınacak halimiz ise, belkide 300-500 kişiye ulaşacak ölü  sayısının, bir bilemediniz iki hafta sonra saçma sapan bir siyasi gündem ile unutacağımızdır.

Kocaeli depremini unuttuğumuz gibi…
Van'ı unuttuğumuz gibi.

Sivas'ta yananları unuttuğumuz gibi..
Reyhanlı’da sehven öldürülenleri unuttuğumuz gibi!
Dersim’de yapılan katliamları unuttuğumuz gibi..
Kahramanmaraş katliamını unuttuğumuz gibi..
Bağlarbaşı katliamını uttuğumuz gibi...
Terörle mücadelede ölenleri unuttuğumuz gibi…
Köylerinde dıçkı yedirilen insanlarımızı unuttuğumuz gibi…

O yüzden, bırakalım hükümetin aymazlığına yüklenmeyi, bırakalım ihmalkar şirketi savunmayı…
Bari bir kez olsun insanımıza değer verelim ve bu afette sorumluluğu olan her kim var ise cezasını adil yargılama sonunda verilmesini sağlayalım.

Herşeyden önemlisi, AKP’liysek siyasileri ve şirketi savunmak zorunda hissetmemeli, CHP yada MHP’liysek hükümeti her müsibetin sebebi görmemeliyiz.  Dünyada hiçbir sorun tek taraflı değildir.

Şairinde dediği gibi:

Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey….

Bu faciada hayatını kaybeden insanlarımıza Allahtan rahmet, geride kalanlarına da dayanma gücü versin.  Ateş düştüğü yeri yakıyor her zamanki gibi…


Sunday, May 11, 2014

3 Temmuz 2014 Türk Futbolunun Miladı Olmalı!

Trabzonspor Avrupa ligi için önemli gibi gösterilen ama gerçek anlamda gelecek için önemli olan bir maça çıktı.  Avrupa ligine her halükarda Sivasspor gidemeyeceğine göre Kasımpaşa ve Karabükspor için çok önemli bir kapanış haftası yaşanacak önümüzdeki hafta.  Bu iki takımdan birisi Trabzonspor ile birlikte Avrupa Ligine gidecektir. 2011 yılındaki şike ve teşvikten temiz kağıdı veremeyecek olan Sivasspor Avrupa Ligine gidemeyecektir. Böylece Fenerbahçe’nin şikeyi kendi başına mı yaptı safsatasını millet empoze edenlerin mumları sönecektir.

Gelelim maça, öncelikle PasoLig gibi saçmalığı Trabzonspor’lu hanım ve çocuklara yaşatan başkanımız sayın Hacıosmanoğlu ne kadar kısa görüşlü olduğunu bir kere daha göstererek bizi şaşırtmadı.  Cezalı olduğu halde stadlarda cirit atan Aziz Yıldırım örneği varken kalkıp geçerliliği tartışmalı bir uygulamayı sırf saçma sapan sebeplerle uygulatması kabul edilemez. Altı üstü para cezası gelebilecekti ama hiç olmazsa Avni Aker’imiz anneler gününde kadınlarımız ve çocuklarımız ile dolacaktır.  Bunu yapmayarak taraftara yine ihanet etti.   Seçildiğinden beri hayal kırıklığı yaratma rekorunu eline geçiren başkanımız lig sonuna kadar şovuna devam edecektir. Ama lig bittikten sonra inşaallah aramızda olmayacak.  Maçın skoru 4-1 olmasına rağmen üç tane duran top gölü olması oyundaki kalitesizliği göstermeye yetiyor. İlk golde Mustafa’nın bir defans oyuncusunun hiç bir şekilde yapmaması gereken topa arkasını dönmesi büyük etkendi.  Bu kadar üst düzey maçlara çıkmış bir defans oyuncusu hiç mi öğrenmez. Hiç bir şey yapamıyorsa Bosingwa’yı izler kendini geliştirmek isteyen insan.  İlk yarıda Galatasaray ataklarının gol olmasını engelleyen Onur serbest vuruştan iki gol yedi malesef. Bir ara kaleye atılan şutlarda Trabzonspor 18’e 14 önde olmasına rağmen isabetli vuruş sayısında 4’e 8 gibi bir fark vardı. Bu fark skordaki farkin oluşmasını da sağladı. Trabzonspor’un gol ayakları malesef çok isabetsiz vuruşlar yaptılar.  Rakibin en kötü iki golcüsünün 2010-2011 şampiyonu takımında olması ve karşılığında Trabzonspor’daki gol ayaklarının yetersizliği sonucu belirledi.  Sağlık olsun.  En azından 90 dakika oyunu bırakmadılar. Yarım efor sarfeden yabancılar yerine %100 efor sarfeden yerli oyuncuyu tercih ederim.  Eğer Hami hocayla devam edilir ve %100’ünü sahaya verecek yabancılar transfer edilebilirse, seneye bu takım çok daha üst sıralarda yer alır. Başkanımız sayın Sadri Şener’i devamlı eleştiriyor ama hala onun transfer ettiği oyuncular ve 1461’de parlattığı oyunculardan medet umuyor.  Hemde bile bile düşmesine sebep olduğu ve kambur olarak gördüğü 1461’den.

Bir başkan düşünün “bir ay içinde kupa köprüden geçecek” diye tüm kongre üyelerini kandıran ve “olmazsa yüzbinlerle yüreceğiz” diyen ama iş ciddiye bindiğinde İstinye’ye yürüyen taraftarı engellemeye çalışan bununla da yetinmeyip yöneticilerini “yürüyüşe katılan bir daha yanıma gelmesin” diye tehdit eden bir garip Trabzonspor başkanı. Verdiği tüm sözleri tutamamış ama bunun altında ezilip adam gibi gidememiş bir başkan.  Taraftar ne yaparsa engelemeye çalışan ama taraftar başarılı olunca eylemlere sahip çıkan bir fırsatçı Trabzonspor başkanı.  “Trabzonspor siyasetin değil siyaset Trabzonspor’un emrinde olacak” diyen ama seçildikten bir kaç hafta sonra bir siyasi partinin mitinginde kürsüye çıkan, hızını alamayıp Gezi’ye giden Trabzonspor taraftarına laf eden bir garip başkan.

Şimdide tertemiz bir kampanya olan ve sadece ve sadece Trabzonspor taraftarları tarafından başlatılıp büyütülen “Adalet İçin Feneri Yak” kampanyası 150.000 imzaya gelince destek olmaya karar vereceğine adım gibi eminim.  Lütfen başkanım, bu güzel ve etkili kampanyaya destek verip değersizleştirmeyin!  Bu Trabzonspor taraftarı size ve sizin gibilere rağmen tam 3 yıldır adalet mücedelesini onurlu ve saygın bir şekilde devam ediyor.  İnşaallah bu kampanya bir kaç milyona ulaşacak ve ülke içi ve dışındaki gerekli yerlere ulaşacaktır. Bununla da kalmayacağını size şimdiden haber vereyim.  Bu kampanya büyüyecek ve belkide 3 Temmuz 2014 tarihinde milyonlar YÜRÜYECEK ve Türk futboluna temiz futbol adına milat yaşatacak!


Lütfen siz gelmeyin!!!