Sunday, December 22, 2013

Adaletsizlik Travması

Bugünki maçın teknik takdik pek analizini yapmaya gerek yok aslinda. Trabzonspor takımı ve hatta camiası büyük bir özgüven krizinde. Göz göre çalınan emeklerinin camiada yarattıgı yıkımı malesef atlatamıyor Trabzonspor camiası. Bu travma ile 20 yıl sonra şampiyonluğu getiren başkanı bile yollamak zorunda kaldı bu camia.

 Türk yargı sistemine göre, ve hatta TFF Tahkim kuruluna göre olan şike ve teşvik, UEFA ve CAS cezalarına rağmen hala cezalandıralmamıştır.  Bu adaletsizliğin Trabzonspor camiasında yarattığı travma kolay kolay atlatılamayacaktır.  Bu travmanın derinleşmesi için tüm gücü ile çalışan TFF ve sistem bu travmanın yıkıma dönüşmesi için tüm gücü ile yüklenmektedir. Şu ana kadarda bunda başarılı oldular.

Bu sebeple bugün kimseye kızamıyorum. Özetleyecek olursak;

Sayın MRA’ya kızamıyorum, çünki oyuncu kalitesi yok.  Oyunculara kızamıyorum çünkü teknik direktörleri yok. Hem MRA’ya hemde oyunculara kızamıyorum çünkü BAŞKANLARI yok.  Başkana da kızamıyorum çünki taraftarı yok.


Yani bu travmadan çıkmak Trabzonspor için çok zor ve hatta bugünki çözüm önerileri ile imkansızdır.   Bu travmadan ancak ve ancak güçlü başkan ve güçlü bir taraftar ile çıkılabilir.  Trabzonspor’u ne siyaset ne de büyük paralar kurtarabilir. Trabzonspor’u kurtarabilecek tek şey güçlü ve akıllı başkan ile onun arkasında durabilen taraftar topluluğudur.  Bunun haricindeki tek umut ise UEFA ve FIFA’nın tekrar Türkiye’ye müdahale edip, haksızığa son vermesidir.  Ancak bu şekilde bu camia ayağa kalkabilir. Aksi takdirde kalıcı başarıların gelmesi çok zor olacaktır.  Olay ne futbolcudur, ne teknik adamdır, ne de başkandır.  Olay tamamen psikolojik ve sosyolojik boyut almıştır.  Trabzonspor taraftarının aklının bir köşesinde hep şike, teşvik ve hakem oyunu kaldığı sürece bu oyuncu, teknik adam ve başkana yansıyacaktır.


Azda olsa teknik bir analiz yapmak istersek. Sayın MRA her güçlü takıma karşı yaptığı gibi oyunu kendi alanı ile ortasahaya kilitleyip ani ataklar ile gol aramaya çalışmıştır.  Böyle bir takdik başarılı olabilir ama sadece ve sadece yakaladığını atan bir forvet ile. Karşında Muslera olunda. Mutlak golü kurtarır ve dönen toptada golü yersin. MRA’nın kafasında bu takım bundan fazlasını yapamaz. MRA oyuncu topluluğuna güvenemiyor sadece güveniyormuş gibi yapıyor. Bu sebepledir Olcan’lı solbek ve Zeki Yavru’lu ve Aykut’lu kadrolar.  Melo belkide bugün en rahat maçlarından birisini oynadı. Trabzonspor’un göbeğinde Zokora, Aykut, ve Colman vardı. Oyundan da görüldüğü gibi atılana kadar sadece Colman iş yaptı. Zokora her zamanki gibi kendisini  düşünüp ucuz bir sarı kart gördü topa vurarak. Son maçta olmamayı kafasına koymuş belli ki. Dedim ya, bu oyuncu yapısı ile MRA’ya, bu teknik anlayışla oyunculara kızamayız. Tam bir kısır döngü mevcut Trabzonspor’un oyununda.  Oyundaki sıkıcılığın temel sebebi budur. Oyuncularda takıma inanç yok malesef. Daha bu sene gelmiş Bosingwa’nın şu demeci herşeyi açıklıyor:


Biz bir projenin parçasıyız. Iki üç sene içinde şampiyonluğa oynayan bir takım olacağız.


Büyük umutlarla aldığın oyuncular takımına güvenmiyorsa, geri kalan oyuncuların verebilecekleri de sınırlı olacaktır.  Belli ki bu oyunculara bir yapılanma içinde olunduğu söyleniyor. İşin en can alıcı noktası Trabzonspor taraftarının bu yapılanmadan habersiz oluşu ve dolayısıyla böyle bir yapılanmaya destek veremeyişleridir.


Peki ne yapmalı derseniz? Yapılacak tek şey vardır.  Camiada birliği sağlayabilecek siyaset üstü bir başkan ve taraftar desteği ile yeni bir yapılanmaya girmeli ve şikeyi örten zihniyete karşı top yekün bir mücadelenin içine girilmelidir.   Eğer bu yapılamıyorsa, ki öyle görünüyor, tek umudumuz UEFA ve FIFA’nın olaya müdahale edip belli haklarımızın teslimini sağlamalarıdır. 

Bu ikisinden birisi gerçekleşmediği sürece Trabzonspor’un bu kuşatmadan büyüyerek çıkması imkansızdır.  Taraftar olarak bu takıma bunları göz önünde bulundurarak herhangi bir beklenti olmadan sonuna kadar destek vermektir.

Yani, yine herşey dönüyor dolaşıyor Trabzonspor taraftarında bitiyor. Onlar ne isterse Trabzonspor o istikamete gidecek. Bugünki desteksizlik ve isteksizlik devam ettiği sürece, zaten güçlü olan kirli mihrakları bu takımın yenmesi hayal ötesidir. Bunu bilerek her Trabzonspor gönüllüsü her ortamda takımını desteklemeli ve haksızlıkları haykırmalıdır.


Bu sezon ne mi olur.  Trabzonspor yine ortalarda dolanır ligin üç’te ikisine kadar. Ondan sonra bir ivme kazanır ve ilk dört içinde bitirir. Bu kadar dağınık bir camiadan ne Avrupa’da gerçek başarı çıkar ne de ligde üst sıraları zorlayan bir takım çıkar.  Beklentileri yükseltip hayal kırıklıkları ile zaten özgüven zafiyetinin tavan yaptığı takıma daha da zayıflatmanın bir mantığı yok.

Hiçbir gerçek futbol taraftarı sadece şampiyonluk için takımına gönül vermez. Hele Trabzonspor taraftarı için bu hiç mümkün değildir. Bizim için temiz olsunlar, mücadele etsinler, yeteneklerinin hakkını versinler yeter.  Bu düzen değişmedikçe zaten şampiyonluğu vermezler Trabzonspor’a. Bu düzenin değişmesi içinde namusluların namussuzlar daha çok seslerinin çıkması gerekir. O gün gelene kadar ben Trabzonspor’dan şampiyonluk yada kupa beklemiyorum.

Peki ne yapacağız?  Adaletin yerine gelmesi için var gücümüzle çalışacağız.  UEFA ve FIFA’ya mektup yollamaktan, TFF’ye yürümeye her türlü tepkiyi vererek mücadeleyi devam ettirmeliyiz.  Türkiye’de olmayan adaleti yine UEFA ve FIFA’dan getirmeliyiz. Bugünki TFF’nin başı daha geçen gün “UEFA’dan mektup gelirse o zaman bir şey yaparız” dediğine göre adalet ancak ve ancak UEFA ve FIFA yolu ile gelecektir. Trabzonspor başkanı ve yönetiminin artık uyanıp, siyasi patronlarına ragmen bu takımın hakkını ülke dışında aramaya başlamaları gerekmektedir.


Sevgiyle kalın…

Friday, November 15, 2013

UEFA ve FIFA'ya Mektup Kampanyası



Bugünki TFF kararından sonra Trabzonspor taraftarı olarak yine kendi işimizi kendimiz halletmek zorundayiz. Ne yönetime ne de TFF’ye güvenemeyiz.  Dolayısıyla tek umudumuz FIFA ve UEFA mercilerine ulaşmaktır.  Aşağıda UEFA’ya yollanabilecek Mektup içeriği, konu başlıkları ve kullanılacak emailleri bulabilirsiniz. Tek yapmanız gereken kopyala yapıştır ve email olarak yollamak.

Konu Başlıkları:
1. Turkish Football Association refused to bring justice to Turkish Football
2. Match-fixers in Turkey will keep their shaded championship cup
3. Trabzonspor FC was denied Championship cup for 2010-2011 season
4. Turkish Football Association has rejected Trabzonspor FC's application for justice
5. Match-fixers win in Turkey one more time as Turkish Football Association rejects Trabzonspor's application
6. Turkish Football Association refuses to follow UEFA and CAS decision on Turkish match-fixing scandal

Email Adresleri:
discipline@uefa.ch; info@uefa.com; contact@uefa.com; gianni.infantino@uefa.ch; michel.platini@uefa.ch; contact@fifa.org; media@fifa.org; datainfo@fifa.org; webinfo@fifa.org

Email İçeriği:
To UEFA and FIFA Authorities
As UEFA Disciplinary Committee decided and Court of Arbitration for Sports agreed, Fenerbahce FC of Turkey has been in match-fixing activities in 2010-11 season.  As the final decision by UEFA and CAS has been made, we, Trabzonspor Fans, expected that Turkish Football Association will reopen the case and penalize the match-fixing teams and give the championship cup to Trabzonspor.  The Trabzonspor FC has official applied to Turkish Football Association for changing the champion of 2010-11 season in Turkey this week. The executive committee of Turkish Football Association has looked at the Trabzonspor’s application and decided that the match-fixing team Fenerbahce FC will still hold the championship title for that season.  As we have done before, we now will have to come to UEFA and FIFA for justice one more time as Turkish Football Association has not done anything after UEFA and CAS decisions even though they promised they will look at the case after these decisions.  Unfortunately the match-fixing activities in Turkey are still in place as the same people are in power in Turkish Football Association.  As a Turkish citizen, I am ashamed of my country’s corrupted football and I believe UEFA and FIFA will bring justice to Turkish football as the corrupted officials will NOT do so.   The very same person whose team is banned by UEFA for because of match-fixing has been elected as the president of Fenerbahce FC again.  I believe UEFA has to make the decisions about the persons involved in Turkish match-fixing cases so that they can be cleaned from Turkish football.  Please do not delay the justice by delaying the decisions about people who are involved in Turkish match-fixing scandal. Delayed justice is NOT justice.
I believe only UEFA and FIFA can bring justice to Turkish football by applying zero tolerance on match-fixing and racism.  Unfortunately, we have not hope on Turkish Football Association regarding justice and finishing match-fixing in Turkey. 

Sincerely Yours

Tuesday, October 22, 2013

Evet, Türkiye’de şike ve teşvik hala var…

3 Temmuz 2011 gününden beri gündemde olan şike ve teşvik bugün hala Türkiye’nin gündeminde ise bunu Trabzonspor taraftarının bitmek bilmez adalet arzusuna ve TFF’nin başına geçip sorunu çözmek için kıllarını kıpırdatmayan yöneticilere borçluyuz.

Evet, Türkiye’de şike ve teşvik hala var…

Şike’den ceza almış yöneticiler Fenerbahçe kulübünün resmi etkinliklerinde boy gösteriyorlarsa,
  • Şike’den ceza almış futbolcular, yöneticileri şikeden ceza almış takımlarca kollanıyorsa ve sahalarda maça çıkabiliyorlarsa,
  • Şike’den ve teşvikten UEFA ve CAS’dan ceza almış takımın yöneticileri hala koltuklarındaysa,
  • Şike’nin üzerine giden ve bunun için kişi ayırımı yapmayan Trabzonspor gönüllüleri işlerinden kovuluyorsa,
  • Şike’den ve teşvikten ceza almış eski futbolcu yayıncı kuruluşta yorumcu olarak işe alınıyorsa,
  • Binlerce Trabzonspor taraftarının İstinye’ye gidip hiçbir taşkınlık yapmadan gösteri yapması sözde objektif özde şikeci koruyucusu spor yazarlarının zoruna gidiyor ve onlara terorist diyorsa,
  • Bir maçtan sonra bir takım taraftarı önce sahaya inip güvenlikçi kovalıyor ve sonra dışarıda benzinlikte polis aracı yakıyorsa,
  • Bu yaptıklarını karakolda “sahada davetiye dağıtıyordum” deyip savunuyor ve serbest kalıyorsa,
  • Sözde spor yorumcuları şikecileri korumak için yıllar önce yaptığı hatadan dolayı ceza alıp cezasını milli takıma seçilmeyerek hala çeken Gökdeniz’e saldırıyorsa,
  • Cezasını çekmiş formda Gökdeniz değilde ırkçılığı kendisi tarafından itiraf edilmiş Emre Belezoğlu milli takımın kaptanı olarak maçlara çıkıyorsa,
  • Sadece ve sadece adalet için UEFA, CAS, FIFA, Avrupa, Asya, Amerika demeden hakkını arayan Trabzonspor taraftarı hala “vatan haini” ve “terorist” olarak şuçlanıyorsa,
  • Başkanlığı döneminde yaptığı yolsuzluklardan Beşiktaş’ın ceza almasına sebep olan şahış TFF başkanı oluyorsa,

Kusura bakmayın Türkiye’de şu anda şike ve teşviğin hemde DANİSKASI vardır.
Bu ortamda Trabzonspor takımının geçen seneye göre sadece üç takviye yapmasına rağmen bulunduğu konum mucizevidir.

Mustafa Akçay’ın oyun tarzı ve taktikleri ile oyuncu değişikliklerindeki anlamsızlığı sorgulamanın gereği yoktur çünkü Türkiye’de şu anda anlamsız bir lig oynanmaktadır.  Türk futbolundaki pislikler temizlenmeden ligimiz bir kör dövüşünden öteye gidemeyecektir.  Milli takımın başına Fatih Terim’in gelmesi de fayda etmeyecektir çünkü sahalarımızda normal bir mücadele yok.  Onur ile Volkan milli maçta seyirciye birlikte selam vermiş fark etmez. Trabzonspor yine Kadıköy’e gelse Volkan ve Selçuk Onur’a yine saldırır.

Son olarak, futbolumuzdaki pisliğin temizlenmemesinin en büyük sebebi siyasilerdir. Hükümetinden muhalefetine kadar bir iki milletvekili hariç hepsi şikecilerin ve teşvikçilerin kurtulmaları için çalıştı. Sayın Başbakan’ımız açık açık “bizde İlgiltere gibi 5 sene Avrupa’ya gitmeyiz” diyebildi şikecilerin korunması için.  Yani, balık baştan kokmuş ve hatta çürümüştür. Bu kokuşmuşluk içinde Trabzonspor lider olmuş 4. olmuş bir şey fark etmez.

Şikeciler ve onların yayıncı kuruluş ve spor medyasındaki uzantıları ve köstebekleri temizlenmeden Türk futbolunun ayağa kalkması mümkün değildir.  Bu sebeple Trabzospor taraftarının Trabzonspor yönetimine, TFF yönetimine, ve hatta hükümete bakmadan kendi adalet savaşını vermesinden başka çaresi ve doğru yolu yoktur. Bugünki başkanı bile seçildikten sonra yan çizmiş bir taraftar topluluğu binlerce kişi ile tepkisini İstinye’de gösterebilmiş ve başarılı olmuştur.  O zaman bu yürüyüşe karşı çıkan ve yöneticilerini yürüyüşe gitmemeleri için uyaran sayın başkanımızın bugün bu yürüyüş üzerinden taraftarını tebrik etmesi en basitinden DEĞERSİZDİR.  Sayın Hacıosmanoğlu seçimde söylediği hemen hiç bir sözü tutmamıştır ve tabiri yerinde ise KOF çıkmıştır.  Bayram sırasında camianın sakinleşmesi için söylediği “başvurumuz hazır bayramdan sonra resmi başvuru yapılacak” lafına da inanmamıştım.   Hala inananlar için bir hayal kırıklığı daha olmuştur.  Sayın Hacıosmanoğlu belli kesimlerce frenlenmektedir ve bu Trabzonspor’a zarar vermektedir. En önemlisi de bu onun kendi sözlerini yemesi anlamına gelmektedir.  Bu gidiş ile yöneticilik ömrü Sadri Şener’den çok daha kısa olacaktır. Bu camia takımını şampiyon yapmış sayın Şener’i bile yollamışsa sayın Hacıosmanoğlu’nu çok rahat gönderir.

Açıkça söylemek gerekirse Trabzonspor taraftarı için Şener’de Hacıosmanoğlu’da birer teferruattır. Asıl olan adalet ve Trabzonspor’dur. Trabzonspor birgün hakkını alırsa ve Türk futboluna adaleti getirirse bunda yöneticilerinin değil sadece ve sadece kendi emekleri olacaktır.

Son olarak Legia Varşova ile karşılaşacak takımımıza başarılar dilerim. En azından sahada mücadele edeceklerine olan inancım sebebi ile şu ana kadar sürdürdükleri başarılı Avrupa serüveninin devam edeceğini ümit ediyorum. Emin Mustafa hocamız kadro konusunda bir HIRT’lık daha yapacaktır. Olsun biz onu öyle seveceğiz artık. Bu saçma ortamda takımın başına geçmiş gece gündüz emek harcıyor. Emeğe karşı saygısız olacak değiliz. Kızarız ama saygısız olmayız.


Sevgiyle kalın. 

Sunday, September 22, 2013

Yaşasın vatan!!

Yıl 2007, Trabzonspor Sivasspor maçı ve Trabzonspor 1-0 önde.  BİR (1) taraftar sahaya giriyor. TS'li oyuncular taraftaırı yakalayıp etkisiz hale getiriyor. Şike sanığı Mehmet Yıldız, hızını alamayıp taraftara saldırıyor ve bir kaç tekme sallıyor.

Sonuç: Trabzonspor hükmen mağlup ve 5 maç ceza....

Avni Aker'in tribünlerine elektrikli tel çekilmeli diyen BJK yazarı sayın Kazım Kanat henuz yaşıyor.

Bugün, sayısız BJK'li hemde hiçbir tahrik yokken sahaya giriyor. Futbolcular can guvenliğinden içeri kaçıyor ve hakem maçı tatil ediyor.
Buraya kadar rezalet bir durum.
İster AKP'nin kurdugu 1453 taraftar gurubunun Carşıi'ya saldırdığından isterse Gezi'de Carşı'nın yaptıklarına karşı planlanmış bir komplo olsun sonuç degişmez, değişmemeli.

Trabzon'da bir taraftar sahaya girince eletrikli teller aklına gelenlerin arkadaşları bugün üç (3) maçtan fazla ceza verilmemeli diyor.

Hayır, üç (3) maç bile ceza verilmemeli. Çünkü sayın başbakanımızın şike sürecinde devamlı söylediği

"Kışılerle kulüpler ayrilmali"

fetvasından hareketle, taraftarın bu yaptığı sahaya yansıtılmamalı ve Beşiktaş kulübü ceza almamalıdır.

Aslında sahaya taraftar girmedi. Onlar kartal olduğundan sahaya basmadan saha uzerinde süzüldüler sadece. Sahada ayak izleri bile yok.

Herşeyi Polis yapmıştır.   Yani, cezaya gerek yok...

Şike cezası icin Hz. Ömer'i çağıranlar bu rezaletin cezasının olmaması içinde beyinlerindeki tüm hücrelerini kullanacaklardır. Bu insanlarda bu beyin mevcuttur lakin haklıya hakkını suçluyada cezasını verecek kalp ve vicdandan yoksundurlar.

Bugün sahaya giren BJK taraftarının yaptıklarından dolayı Trabzonspor'a 5 maç saha kapatma cezası vermeleri gerekir çünki sahaya girmeyi Trabzonspor'lulardan öğrendiler.

Tertemiz Turk Futbol'unu korumak ve kollamak icin Trabzonspor ve onun vatan haini destekçileri cezalandırılmalıdır. İşte o zaman ne şike, ne doping, ne de GEZİ problemi kalır. ülkenin kurtuluşu bu vatan hainlerinin başlarının tekrar tekrar ezilmesi ile mümkün olacaktır.

Haydi Endustriyel Futbol iş başına... Gün senin günün...

Unutmamalıdır ki;

Bu ülkede şampiyonluk maçından sonra sahaya girilip güvenlik gücleri ile çatışıldı ve bu yetmedi dışarıda Polis’le savaşıldı ve benzinlik yakıldi. Bugünde sahaya yüzlerce taraftar girerek futbolcuların hayatlarını tehlikeye attı.  Bu yapılanlar sonunda bir kişi bile hapis yatmadı. Bugünkilerden sonrada kimse ceza almaz.

AMA

UEFA ve FİFA’ya mektup, fax, ve emailler atarak hak arayan Trabzonspor taraftarı VATAN HAİNİ ilena edildi.

Onun içindir ki ben ve benim gibi TS gönüllüsü insanlar şikeyi temizlememeyi kendine görev edinen meclisin, doping engellememeyi kendisine görev edinen bir Spor bakanının yanında VATAN HAİNİ olmaktan GURUR duyuyor.

Yaşasın vatan!!!

Monday, September 16, 2013

Aziz’in Kuklaları

Sayın Aziz Yıldırım CAS kararından sonra uzun süre suskun kaldı ve bırakacağım dedi. Bu suskunluk iyiye alamet değil diye düşünürken spor müdürleri ile kapalı kapılar arkasında bir toplantı yaptı.   Bu toplantıdan bir kaç gün sonrada bir basın açıklaması yaparak yeryüzündeki bütün spor ve ceza mahkemelerinde suçlu bulunmuşken ve siyaset tarafından Fenerbahçe’nin düşürülmesi engellenmişken “bu dava şike davası değil siyasi bir davadır” deyiverdi.  Ondan sonrada “bu şike davası olsaydı Trabzonspor’un başkanı suç örgütü lideri” olurdu gibi ingilizcede “reverse psychology”  denen yöntemi paranoyaklık derecesinde kullanmaya kalkıştı.

Burada Aziz Yıldırım’ın Trabzonspor’a atmaya çalıştığı çamurdan bahsetmeyeceğim çünkü Trabzonspor onun dediği gibi Fenerbahçe kadar temiz değil, Trabzonspor Tertemiz!!   Sayın Aziz Yıldırım 100 yıllık bir spor devini ne kadar küçülttüğünün hala farkında değilse ve Fenerbahçe camiası hala sayın Aziz Yıldırım’a engel olmuyorsa onların sorunu. Kafaları kuma gömüp pisliğe alet olmayı devam ettirebilirler.  Her mahkeme seviyesinde bakın buradan temiz çıkacağız diyen ve hep haksız ve suçlu bulunan bir başkanı hala destekliyorlarsa onlarda bu durumu hak ediyorlar demektir.  Sorunumuz sayın Aziz Yıldırım değil çünkü onun ne ruh sağlığı yerinde ne de fiziki sağlığı yerinde. Sorunumuz onun söylediklerinden kendisine hala pay çıkaranlar.

Sorun zaten Aziz Yıldırım sorunu olmaktan çıktı. Sorun sayın Aziz Yıldırım’ın kapalı kapılar ardında buluştuğu spor müdürleri ve onların uşakları. Buradan bildiğini yazan gerçek Fenerbahçe yazarlarını tenzih ediyorum.  Bu uşak güruhu sayın Aziz Yıldırım’ın söylediklerini hala ciddiye alıp onun üzerinden yorum yapmaya çalışıyor.  Aslında onları da anlamak lazım. Aziz Yıldırım onların yaşam kaynağı oldu yıllarca. O olmasaydı çoğu şu anki yerlerinde olamayacaklardı. 

 Aziz Yıldırım bu güruha Trabzon’u ve Trabzonspor’u önce itibarsızlaştırma görevi verdi şimdide lekeleme görevi vermiş belli ki.  Bunda mahkemeye çıkmasına rağmen hala tek savunması olan “kimse temiz değil ki” olan kişiden bunun gelmesi çok normal.

Peki ne diyor bu spor yazarcıkları…

Altan Tanrıkulu – Kaynak 1
“Karadeniz’deki rakibin o sezonu hak etmiş diyorlar, Antalya’yı, Ankaragücü’nü ve seni yenememiş olsa da, 9 puanlık fark kapandıktan sonra bir şeyler yapmışsın sen. Onlarca kez yendiğin, ligde iddiası kalmamış takımları yenmek için kötü planlar içindeymişsin.”
Karadenizdeki rakibi dediği şanlı tertemiz 82 puanlı 2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor. Aslında Trabzonspor kelimesinin o ağızdan çıkmaması Allah’ın bir lütufudur.  Öyle bir zorlarına gidiyor ki şikeci yaklaşımlarının ortaya çıkması. Böyle çocuksu cümlelerle Trabzonspor’u itibarsızlaştıracaklarını sanıyorlar. Trabzonspor itibarını sizin cümlelerinizle almadı ki sizin cümleciklerinizle kaybetsin.  Ankaragücü’ne Trabzonspor’un yenilmesini sağlayan golün Trabzonspor’un Ankaragücü’ne kıralık verdiği oyuncudan gelmesi Trabzonspor takımının tertemiz olduğunun en büyük ispatıdır.  “Satın alsam kaleci satın alırım neden İbrahim Akın’ı neden satın alayım” diyen sayın Aziz Yıldırım’ın Korcan ve Serdar Kutbilge’nin şikeden ceza aldıklarını unutması gibi sizde Gabriç’i unutmuşsunuzdur çok normal.


Ridvan Dilmen – Kaynak 2  
"BEŞİKTAŞ'A GÜVEN VEREN BİR KALECİSİ VAR"
Beşiktaş'ın favori olması arması değildi. Beşiktaş'ın bu yapısı, bizlere verdiği izlenim oyun anlayışıyla ülkenin en iyi futbol oynayan takımı. Bundan sonra bir kredisi var Beşiktaş'ın ama gelecek hafta derbide maçın favorisi direkt Galatasaray diyemezsin. Cenk kardeşimizde McGregor da yanlış anlamasın ama Beşiktaş'ın kalesinde bulunan kırmızı kazaklı kaleci herkese güven veriyor. Yıllarca bu güveni aradı Beşiktaş."

Sayın namı değer Şeytan lakaplı Ridvan Dilmen’in bunu söylemesinin sebebi de aynı aslında. Kupa maçı sonrasında Tolga Zengin’in yaptığı  “Bizim içimiz yanıyor onlar pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar tribünden” lafıdır aslında dertleri.  Tolga’nın Beşiktaş’ta başarılı olması o kadar dokunuyor ki onlara ismini bile ağızlarına almak istemiyorlar. Şike mücadelesinde mihenk taşı olacak açıklamaları ile bütün tabuları yıkan Tolga Zengin’in adını siz zaten ağzınıza bir zahmet almayın. Bu ona itibar kaybettirmez, bilakis kazandırır.

Bakın bir kaç ay önce 2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor’dur diyen Sinan Engin’in Aziz Yıldırım’ın dünki söylediklerinden sonra cesaretlenip söylediklerine.
Sinan Engin
Futbol hayatım boyunca Trabzonspor'u şike konularında pek görmedim ama onlarda 2010-2011 yılında bir şeylere yeltenmeye çalıştılar.

Bu Sinan Engin ki sayın Aziz Yıldırım ile bağlantısı belli şike sürecinde hapisten zor kurtulmuş bir zat-I muhterem.  Bakın sayın Sinan Engin neler yapmış efendisi Aziz Yıldırim için: Kaynak 3
Tarih: 3.8.2011
Futbolda şike operasyonu kapsamında dün Sinan Engin 
İstanbul
 adliyesine gelip ifade vermiş,adliye çıkışında Aziz Yıldırım'la yaptığı konuşmaların sorulduğunu söylemişti.
Star Gazetesi Sinan Engin'in sözünü ettiği o diyaloglardan birini yayımlandı. Telefon 
konuşmasında
Sinan Engin, Beşiktaş'ın Trabzonspor karşısında nasıl bir oyun düzeniyle çıkacağını anlatıyor. Yani takımın uygulayacağı taktiği haber veriyor.
Aynı 
konuşmada
, Aziz Yıldırım, iddiaya göre, Sinan Engin'den Trabzonspor Kulübü Eski Başkan Vekili İbrahim Hacıosmanoğlu hakkında araştırma yapmasını istiyor.
Yıldırım sözlerinin devamında onu paket yapacağız diyor.İddiaya göre, Sinan Engin, Aziz Yıldırım ilişkisi sadece bu kadarla sınırlı değil. Adliye çıkışında Engin'e Hürriyet Gazetesi'nde Aziz Yıldırım'ın isteği doğrultusunda 
haber
 yaptırıp yaptırmadığını da sormuşlardı. Engin de "öyle bir şey yok" demişti.  Bugün ikili arasındaki telefon görüşmesinin ayrıntıları ortaya çıktı. Konuşmada, Engin, "senin kardeşin yaptırır işte" diyor. 

Bu konuşmanın devamında Aziz Yıldırım’ın sayın Hacıosmanoğlu’ndan bela olarak söz edişi ve Sinan Engin’in başkanını yatıştırması da var.  Aziz Yıldırım ile o kadar yakın ilişkideler ki temizleyemedikleri şikeyi şimdi Trabzonspor’a da bulaştırmak için ellerinde kalan tek silah medyayı kullanıyorlar. Keşke sayın başbakanımız bu tahkikatın durdurulmasını ve hakemler ile basını da kapsamasını engellememiş olsaydı.  Bütün spor yazarçıklarının pislikleri ortaya çıkacaktı ama olmadı. Olsun, ilahi adalet yavaş çalışır ama eninde sonunda yerini bulur, bkz. CAS kararları.

Şimdi gelelim spor basınımızın sözde cesur yürekli ve hep doğrudan yana olan ters köşe yazarımıza.  Bu zatı muhterem sayın Aziz Yıldırım’ın yaptığı bütün toplantılardan sonra en az iki yazı ile destek veriyor başkanına (efendisine mi deseydim yoksa, neyse günahını almayalım).

Bakınız ne demiş son yazısında: Kaynak 4
Ercan Güven
F.Bahçe’yi mahkum eden muhalefet!
Sayın Başbakan’ın muhalefeti, ülkeye ve siyasete faydasız, kendileri için “faydalının fevkinde” bulunmaz bir nimet olarak nitelendirmesi boşuna değil!..
Bakın iki senedir Türkiye’nin altı üstüne geldi şike davası ile. 7’den 70’e...
İki yılın en az altı ayındaki günler, “Fenerbahçe” gündemiyle geçmiştir. Bir o kadar da manşettir.
Hâlâ da devam ediyor Aziz Yıldırım üzerinden.
***
Ve Aziz Bey çıkıyor, “bu şike davası değildir” diyor.  “Bana Ergenekon’un kasası dediler” diyor.
“Komplo”dan bahsediyor.
Yargı’dan şikayet ediyor.
Siyasi dava olduğunu söylüyor. Biz spor yazarları mı analiz edeceğiz, yorumlayacağız bunları?
***
Milyonların gönlündeki Fenerbahçe, milyonların başkanı Aziz Yıldırım... Gollük pas atmış.
İnanmasa bile “acaba” demez mi muhalefet partileri? İnanmasa bile siyaseten kullanmaya yeltenmez mi? En azından “nedir bu” demez mi?
Tık yok.
Bu ülkede her türlü reklam, tanıtım ve kampanya futbol üzerinden yapılırken, asıl muhalif siyasetçilerin ilgisizliği mahkum ediyor Aziz Yıldırım’ı ve Fenerbahçe’yi.

Allah’ım sen bu aciz kuluna akıl fikir ver yarabbim.  İnsanda biraz utanma olur ya. Sayın Aziz Yıldırım hapisten çıksın diye AKP, CHP, ve MHP hep beraber gecenin 4’ünde kanunu değiştirmediler mi?  Aziz Yıldırım çıktıktan sonra ilk ziyaretine giden bu kişiler olmadı mı?  Muhalefetin başka işi kalmamış Aziz Yıldırım’ın paranoyaları ile mi uğraşacak? Güçleri yetse Ergenekon’dan hapiste yatan milletvekillerini kurtarırlar.   Sizler sayın Aziz Yıldırım’ı bu camianın üzerindeki kara bulut halinden kurtarmak için strateji oluşturmak yerine zaten “muhalefet özürlü” olan muhalefet partisinden medet umuyorsunuz.  Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır yarabbi?  Eğer Aziz Yıldırım için yardım isteyecekseniz sayın başbakandan isteyin çünki sayın Aziz Yıldırım’ın hala hapiste olmaması ve CAS kararından sonra bile sizleri kapalı kapılar arkasında toplayabilmesinin tek sebebidir sayın başbakan.  Trabzonspor taraftarı kupa başbakanda dediği zaman boş konuşmuyor.  Bakmayın siz sayın Hacıosmanoğlu’nun “kupa başbakanda olsa bana söylerdi” dediğine. 

Evet, aslında akıl tutulması da değil bu sizin için… Sadece ekmek parası diyeceksiniz biliyorum… 

Ne diyelim Allah kurtarsın.

Yanlız unutmayın ki TSunami’nin henuz TS kısmını gördünüz CAS kararı ile. Şimdi FİFA’da işin içine girip müffettişini yolladı ve TFF’yi sıkıştırıyor. Bugün ki Mehmet Ali Aydınlar konuşmasıda ertelenmez ise işiniz çok zor.  Şikeyi artık örtemiyorsunuz. Kimse inanmıyor size.  Artık tek çareniz Trabzonspor’u da bu işin içine çekmek ama başaramayacaksınız. 

Neden başaramayacaksınız biliyormusunuz?  Trabzonspor yönetimi yada kendilerine bile yararı dokunmayan bir kaç bakanı yüzünden değil. Sadece ve sadece Trabzonspor taraftarı yüzünden yapamayacaksınız.  Sayın Aziz Yıldırım’ın devamlı bahsettiği UEFA ve FIFA’daki baskıdır Trabzonspor taraftarı.  Utancından açıklayamıyor ama ben açıklıyorum açık yüreklilikle.  UEFA ve FİFA’yı harakete geçiren ve şike olayının taze kalmasını sağlayan Tertemiz Şampiyonluğu hakeden cefakar, akıllı, inatçı Trabzonspor taraftarıdır.  80 haftadır temiz futbol eylemi yapan, UEFA ve FİFA’yı mektup, fax, ve email yağmuruna tutan, kendi işini bırakıp Trabzonspor avukatlığına soyunan, ve hala sabırla emeğinin karşılığını arayan o muhteşem Trabzonspor taraftarıdır sizin sorununuz.

Trabzonspor yönetimlerini yıkabilirsiniz, şampiyon takımını dağıtabilirsiniz, el birliği ile başarısız olmasını da sağlayabilirsiniz ama Trabzonspor taraftarının haklı mücadelesi engelleyemiyorsunuz işte. İşlediğiniz suçların cezasını er yada geç çekeceksiniz.

Bundan kaçışınız yok…

Eğer Türkiye bu şike illetinden kurtulmak istiyorsa, bu temizliğin medya ve hakem ayaklarında yapılması gerekmektedir. İnşallah, şikeyi sahaya sokanlar cezasını çekmeye başladığı zaman, pisliğin hakem ve medya ayağı da aşikar olacak ve temizlemek elzem olacaktır.

Sevgiyle şikesiz günler dilerim.





Sunday, September 15, 2013

Trabzonspor’un ceviz kabuğu

Kaç zamandır hocamız Mustafa Reşit Akçay ve başkanımız Haciosmanoğlu hakkında yazı yazmamak için kendimi çok zor tutuyordum.  Bugün bunu sayın Akçay için bozacağım. 
Hocam… Biz seni 1461’deki cesaretin, oyunculara gösterdiğin, sevgi, ve kısa öz konuşmaların için sevmiştik.  Buna bir de HIRT oluşunu ekleyince tadından yenmeyecektin…
Hocam, hiç kusura bakma ama hem konuşmaların hemde kadro seçimlerin zorlama fikirlerin zuhuru oluyor hep.  Boşver filozof olma derdini. Filozof olayım diyerek, az konuşayım ama etkisi olsun diyerek kendini öyle bir zorluyorsun ki çok rahat vereceğin demeci anlaşılmaz hale getiriyorsun.  Bunu bir şekilde kabullenebilirim, hatta sevebilirim bile.  Olsun, benim hocam hem HIRT’tır hem dediklerini çok tartar derim. Hiç sorun değil…
Yanlız… Kadro seçimlerindeki ve oyuncuların yerlerindeki teori denemelerin zaten bir güven sorunu yaşayan takımı çok zorluyor hocam. Şu anki takımınız ondan korkmayan her rakibe yenilir malesef.  Oyuncularınız sahada bir oyun planınız olmadığı hissi veriyor her durumda. 
Hele frikikler… Hemde Hami gibi bir yardımcı antrenörün olduğu takımdaki frikikler utanç verici.  Bu maçtaki ikinci önemli frikikte oyuncuların konuşmak değilde birbirlerine taktik vermeye çalışmaları bu tip çalışmaların sanki hiç yapılmadığı izlenimi veriyor.  Kimbilir belkide çalışılmıyordur…
Gelelim kadro seçimlerine ve Volkan olayına.  Allah sayın başkandan razı olsun. Volkan bir kaç maç ilk 11 oynamamalıydı dedi sonunda ve siz onu yedek soyundurdunuz. Sizden de Allah razı olsun lakin “kimse benim kadroma karışamaz” diyebilirdiniz.  En azından böyle bir hırtlık yapmadın.  Yusuf gibi bu takımın her maçında oynayabilecek oyuncuyu yanında bu kadar uzun oturtman iyi olmadı.  Birde maç sonrası Ceviz kabuğunu doldurmayacak ceviz ve kabuğu benzetmesi yapman oyuncuna hala güvenmediginin göstergesi gibiydi haberin olsun.  Daha çok genç demeden önce Galatasaray’ın milyonlarca dolar harcayıp aldığı Bruma’nın yaşına bir bak. Neyse yorulma ben söyleyeyim. Bruma Yusuf Erdoan’dan tam 2 (iki) yaş daha küçük.  Türkiye’de genç diye lanse edilen futbolcuların çoğu normalde kariyerlerinin zirvesinde olması gerektiği yaşlardadır.  Biz bunlara genç diyorsak ya bu çocuklar zor ögreniyor kafaları basmıyor diyoruz, yada futbolu bilmiyoruz. 
Gelin hep beraber Trabzonspor’un 1461 orijinli genç futbolcularının yaşlarına bakalım;
Fatih Öztürk  yaş 26
Caner  Osmanpaşa   yaş 25
Kadir Keleş  yaş 25
Abdülkadir Özdemir  yaş 22
Yusuf Erdoğan yaş 21
Zeki Yavru yaş 22
Hiç kimse kusura bakmasın bu oyuncuların nerede ise hiç birisi genç değil.  Ayrıca genç sayılmayan takımın direkt oyuncularından yaşlı olanlar bile var.  Mesela Fatih Onur’dan bir yaş büyük.  Aykut Demir, Caner ve Kadir’den bir yaş küçük. Soner Abdülkadir ve Zeki ile aynı yaşta. Batuhan’ın yaşı 22, Emre Güral’ın yaşı 24.  Hiç kimse kusura bakmasın: Trabzonspor takımında gerçek anlamda genç yada kendini çok geliştirip bambaşka oyuncu olacak oyuncu yok. Kendimizi kandırmayalım.  
Rizespor’da harikalar yaratan Ali Adnan (20) ve Galatasaray’ın bir ton para verip aldığı Bruma (19) genç ve gelişmeye açık oyuncudur.  Bunların yanında yukarıda adı geçen oyuncuların hemen hepsi kart kalır.  Yani cevizin kabuğu o kadar incelmişki içi görünüyor. Artık bu çocuklara genç deyip frenlemeyelim ve oynama fırsatlarını eşitçe verelim.  Eğer bunu gerçekleştiremezseniz koca bir hayal kırıklığı olacaksınız.
Maçın genelinde her iki takımda korkarak ve aşırı temkinli oynadı. Tolunay hocanın Lua Lua hamlesi ile Akçay’ın Colman hamlesi oyunun dengesini değiştirdi.  Yusuf’un emeklerinin karşılığı olan golde gelince Trabzonspor galip geldi.
Daha fazla yorum yapacak bir oyun olmadı. Oyun okumada ve kadro kurmada sıkıntılı iki hocanın ortada şıcan  oynaması ile geçen bir maç idi.  Yusuf Erdoğan’ın enerjisi olmasa sabaha kadar gol göremezdik. Zaten şikenin temizlenmediği bir ligde herhangi bir oyunu yorumlamanın bir değeri de yok.  Trabzonspor aşkı ve futbol sevgimiz sayesinde hala maç seyrediyoruz ama bu lig maçları için pek yorum yapmaya gerek yok.
Gelelim haftanın olayına.  Gaziantep’in müzmin teknik adamı şike davasının değerli sanığı ve sulusu sayın Bülent Uygun hakem Fırat Aydınus’un onun olduğu şehire bir daha verilmemesini buyurmuş.  Vay be…  Hırsın böylesi herhalde sadece sayın Uygun’da olur.  Bu ligde değil teknik adam olması, maçlara bile alınmaması gereken kişi daha bir hafta önce Avrupa maçı yönetmiş hakeme laf söylüyor.  Bu sadece Türkiye’de olur herhalde.  Hiç kimsenin değerinin karşılığı olan yerde olmadığı ülkede.  Hak ediyoruz malesef..
Sevgiyle kalın.

Monday, August 19, 2013

Doğum Sancıları

Trabzonspor yeni yönetimi ve teknik ekibi kısıtlı imkanlar ile Trabzonspor’u yeniden yaratmaya çalışıyorlar.  Bunu yaparken bazen acemilikten bazende imkansızlıklardan hatalar yapılıyor. Yazın başında söylenen  “para yok bu kadro ile devam” sözünden sonra alınan “Dünya Yıldızları” taraftara farklı ve karışık hisler yaşatıyor.  Belkide tarihi boyunca ilk defa taraftar takımına sahip çıkıyor Trabzonspor’da.  Minsk maçındaki taraftarın yaptıklarını canlı ve yerinde görmüş birisi olarak yönetimin bu taraftar desteğini iyi kullanamadığını düşünüyorum. Para için eski yıldızlara borçlanmak yerine taraftara yaklaşılsa gerekli bütün kaynaklar yaratılabilir.  Yönetim hala oturmuş değil. Ciddi program ve planları yok çünki seçimi kazanacaklarını düşünmüyorlardı. Yeni olmaları ve iyi niyetlerine olan inancım sebebi ile yönetimin yaptığı hatalarını şimdilik sadece not ediyor ve siyaset ile olan ilişkilerinin çok tehlikeli olduğunu belirtmekle yetiniyorum.
Gelelim Beşiktaş maçına.  Beşiktaş maçı asıl itibari ile Minsk maçı ile nerede ise aynıydı. Fark sadece rakip takımdı.  Dinamo Minks’e dayanan defans Beşiktaş’a dayanamadı.  Takımın analizini yapmaya pek gerek yok aslında.  Uyum sorununu atlatmamış ve hala kalıp kalmayacağını bilmeyen oyuncular ile senkronize bir takım oluşturmak MRA’yı çok aşar. Bu sebeple MRA “iki üç hafta içinden gelecek ve gidecek oyuncular ile herşey oturur” diyor. Bazı oyuncuları kullanamadığı çok belli. Şu anki Trabzonspor takımının eksikleri çok. Öncelikle sol ve sağbekler sorunlu. Bosingwa’nın bu problemin birisini çözeceğini düşünürsek diğeri takım içinden çözülmek zorunda.  Şampiyonluğa oynayan takım sağ yada sol bekini takım içinden ikincil oyuncularla çözmesi mümkün değil.  Kale ve stoperlerde sorun yok.  Onlarda olmasa zaten hiç galibiyet alamaz takım.  Ortasaha ise oyuncu olarak en kalabalık olan bölge olmasına rağmen çok verimsiz. Bunda hep aynı özellikli oyuncuların bu bölgeye yığılmış olması en büyük sorun. Alan varken Adrian, Adrian varken Malouda alınması gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Colman ise takım için saatli bomba gibi ama ne zamana kurulduğu belli değil. Onun dilinden anlayacak bir teknik ekip elemanı gerekli. Batuhan’a Hami’yi vereceğimize Colman’a bir therapist bulmak gerekiyor. Elinde Emerson varken Olcan’dan solbek yaratmak yaratıcı gibi görünsede güçlü rakip karşısında çalışamazdı ve öyle oldu. Forvete geldiğimizde ise takım çok çok yetersiz. Sadece yedek olabilecek oyunculardan kurulu bir forvet hattı var Trabzonspor’un. Henrique, Batuhan, ve Emre şampiyonluğa oynayan takımın forvet hattı olamaz.  Bunu göremeyen teknik adam teknik adam olamaz. Rakiplerin bu bölgedeki oyuncularının yedekleri bile bu oyunculardan çok daha iyi. Bosingwa ve Malouda’nın yapabileceklerini yapabilecek oyuncu kadrodan çıkarılabilirken iyi bir forvetin yapabileceklerini bu üç oyuncu iki sene çalışsalar yapamazlar. Bu sebeple ciddi ve oynayabilecek bir forvet oluncusu alınmak zorunda.  Eğer bu mümkün değilse açıkca bu sezonu FEDA sezonu ilan edip ona göre yeniden yapılanma yapmak zorunda Trabzonspor.

Trabzonspor’un oyuncu kalitesinden çok daha büyük bir problem var: Uyumusuzluk ve Sistemsizlik

Mustafa hoca hiç kusura bakmasın. Tribünden görünen takımın birbirinden habersiz oynadığı ve bir takdik bütünlüğünün olmadığıdır.  Belki televizyonda görünmeyebilir ama tribünden bakıldığında Trabzonspor’un sahaya dağılma ve sahayı kullanma sorunu çok göze çarpıyor. Oyuncular ya çok fazla koşuyor yada hiç koşmuyor.  Bunda belli bir oyun modelinin uygulanamayışı ve oyuncu arkadaşlarının neler yapabileceklerini tam kestirememelerinin etkisi büyük. Bu ortamda iyi bir forvet alınıp onun üzerine bir oyun kurulursa belli bir başarı yakalanabilir. Bu oyuncunun getirdiği skor avatajları şu anki ikinci sınıf oyuncularında sınıf atlamalarını kolaylaştırabilir. Son olarak takım üzerinde bir moralsizlik ve umutsuzluk hastalığı  var.  Daha bir hafta önce eleştirilen Celutska’nın İngiltere liginde ilk haftasında en iyi 11’e seçilmesi başka türlü açıklanamaz. Takımda belli bir umutsuzluk var hala. Şike sezonunun etkileri hala takımın üzerinde belli ki.  Bunu dağıtabilmek zordur ama artık bu umutsuzluk bitmeli. Bunun için MRA sadece yeni oyuncuları oynatmalı ve yeni bir ruh ortaya çıkarmalı. Elinde Janko gibi bir oyuncu varken onu yok saymak çok ahmakça.  Eğer satmak istiyorsan oyuncuyu hep formda tutmak zorundasın. Eğer Celutska hiç oynamasaydı kiralık olarak bile gidemezdi.  Profesoynelliği bir türlü anlayamıyor Türk takımları.

Kabul edilmelidirki Trabzonspor’un kadrosu biraz zayıftır ve bir uyum ve moral sorunu vardır. Bunun yanında bu uyumsuzluğunda bir doğum sancısı olduğuda aşikardır. MRA’ya en azından yarım sezon şans verilmeli ve istediği takımı oluşturmasına destek verilmelidir. Bazılarının söylediği gibi boş bir teknik adam değildir. Zaman ile çok daha hızlı müdahaleler yapacaktır oyun sırasında. Belli bir kadroyu devam ettiriyor olması belki eleştirilebilir ama oyuncuların kazanılması adına yapılan bir davranış olduğu da düşünülebilir.  Bu sebeple en azından yarım sezon ona şans verilmeli ve neler yapabileceği görülmelidir. Kafasında belli bir plan olduğu ve o planı hayata geçirmek için çaba verdiğini kendiside dile getiriyor.

Ligin ilk maçları her zaman zordur. Bugünki maçtan beraberlik alınsaydı bu kötü oyun adına iyi olacaktı ama yenilmiş olmakta pek sorun değil çünki telafisi mümkün bir maçtı.  Önemli olan bu moral bozukluğunu Avrupa Ligi maçına yansıtmamak ve orada başarısız olmamak. Orada liglere kalınırsa takımın form tutması hızlanacak ve seri galibiyetler mümkün olacaktır.

Trabzonspor taraftarına düşen her zamanki gibi takımlarına destek vermek ve başarının gelmesini sağlamaktır.  Bunun sinyalini Minsk maçında verdiler.  Lig maçlarında da vereceklerdir.

Sevgiyle kalın.


Thursday, July 18, 2013

Trabzonspor’un Ayak Sesleri

Trabzonspor’umuz yılın ilk resmi maçını bir Avrupa maçı olarak oynaması rakip ne kadar güçsüz olursa olsun biraz tehlike arzediyordu.  Bu tehlike Trabzonspor 2-0 öne geçtikten sonra bile değişmedi ve maç birden 2-2’ye geldi.  Rakip belki seviye olarak düşüktü ama 20 haftadır liglerinde mücadele ediyor oluşları daha doğru dürüst hazırlık maçı bile oynamamış Trabzonspor için büyük handikaptı.
Trabzonspor’lu oyuncular skor 2-2 olduktan sonra demorilize olmadan sonucu çevirmek için çalışarak tebriği hak ettiler. İkinci devreye 3-2 girilmesi ve Giray’ın net golü maçın kaderini belirledi ve ikinci maç için bir avantaj elde edildi.  Şu andaki golcülerin Henrique ve Emre oluşları aslında tur için hala bir risk olduğunu işaret ediyor. Bunun yanında genel olarak deplasmanlarda iyi maçlar çıkaran bir yapıda olan takımımız rakibini ikinci maçta da yenebilir. Yinede, defans bölgesine çok önem verilmesi gerekiyor. Sol ve sağ beklerimiz malesef çok iyi oyun çıkaramadılar. Belkide sol bekte Cech’i sağbektede Celutska’yı oynatmak daha iyiydi ama Cech’in kamp performansı ve kadro dışı bırakılışı işi değiştirdi.  Trabzonspor galibiyeti yaratıcı ve kampta iyi çalışmış ortasaha oyuncularının gayretleri ile aldı. Böyle bir ortasahaya Malouda’nın ekleniyor olması büyük avantaj ama ne zamana hazır olur belli değil.  Malesef takımın en eksik tarafı forvet bölgesi. 4 forvet oyuncusu olmasına rağmen ayakta durabilen ve yararlanılan tek forvet Henrique. Onunda ne kadar yararlı olduğu tartışılır. Keşke Janko sakat olmasaydı ve şans bulabilseydi.
Daha öncede belirttiğim gibi sezonun ilk maçı olması sebebi ile biraz zorlandılar ama yine de galibiyeti almayı başardılar. Savunma takımın en zayıf yeri gibi göründü. Adam paylaşımı ve son hamle yetersizlikleri her iki goldede vardı. Belki her zaman bu hatalar olmaz ama tedirgin olmamak elde değil.  Ortasahada yeterli alternatifin varlığı takımın en kuvvetli tarafı. Eğer savunma ve forvete birer takviye yapılabilirse ligde ve kupada iyi yerlere gelinebilir.
Maçın sivrilen oyuncularına gelince. Aykut daha önceki oyunlarının çok üzerinde bir performans göstererek beni çok şaşırttı. Aynı şekilde Colman’da bu sene yeni transfer gibi. Yanlız yanındaki insanında biraz koşması gerekiyor.  Bunların yanında Volkan ve Olcan bildiğimiz gibi. Olcan çoğunlukla katkı yaptı ama Volkan çok uğraşırmış gibi göründü ama üretkenlik yine yoktu. Özellikle kaçan pozisyonlardan sonra ileride eli belinde çakılı kalışı saçma ötesiydi. Bu haraketleri amatör oyuncular yapmıyor artık. İkinci yarı MRA kulağını çekmiş olmalı ki kendisini oyuna daha çok verdi.
Maçın En’leri:
-          Maçın en güzel haraketi Adrian’ın rovaşetasıydı.
-          Maçın en kötü haraketi oyuna sonradan giren Emre’nin hakeme karşı yaptığı haraketti
-          Maçın en duygusal haraketi Volkan’ın bir engelli kardeşimize formasını vermesiydi
-          Maçın en karaktersiz haraketi üzerine gelen Colman’ın kendisine vurmamış olmasına rağmen rakip oyuncunun havada uçup kendini yere atmasıydı
-          Maçın en huzurlu anı “Şike Şike Şike Para Para Para” tezahuratıydı
-          Maçın en şaşılacak haraketi spikerin Trabzonspor’un ikinci golünde sesi kısılırcasına bağırışıydı. Malum, LigTV’de Trabzonspor gol atınca sadece “gol oldu” yada “kimse yok mu?” diyen spikerlere alışığız biz

Son olarak, MRA ve takım iyi yolda denebilir. En azından kamp boşa geçmemiş.  Yapılacak takviyelerin takıma katkısı olursa bu sezon iyi bir iş çıkarabilir Trabzonspor. Yeterki bütün oyuncularını oyuna konsantre edebilsin ve taraftar bugünki gibi stadı doldursun. 


Gelelim bu haftaya….


HAFTANIN YALANI:
CAS’ın Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın Avrupa’dan men edilişlerindeki yürütmeyi durdurma kararı.

CAS yürütmeyi durdurmadı, Fenerbahçe ve Beşiktaş hızlı yargılama için CAS ile anlaştı. Davanın sonucu şampiyonlar ligi başlamadan belli olacak. CAS Fenerbahçe’nin suçluluğuna karar verirse ki büyük ihtimal, bu sene Avrupaya gidemeyecek ve pratik olarak ceza üç yıla çıkmış olacak.  3 Temmuz’dan beri türlü yalanlarla uyutulan Fenerbahçe taraftarı çaresizliğin ve ümitsizliğin verdiği akıl durgunluğu ile bu yalanlara hala inanıyor malesef. Hem kendi yöneticileri ve hemde İstanbul yerel medyasının kirli gazeteleri tarfından kandırılıyorlar.  Bakalım, CAS’tan sonra nereye başvurulacak.  Biraz Avrupa spor hukukundaki kararları incelemiş insanlar iki yöneticisinin kendi federasyonundan şike ve teşvikten ceza almış bir takımın UEFA ve CAS tarafından cezalandırılmaması ihtimalinin olmadığını bilmesi lazımken, malesef umut fakirin ekmeği misali hala bu yalanlara inanılıyor.  Ne yazık ki insanlarını doğru bilgilendirmeyen bir basın ve yöneticiler topluluğu var Türkiye’mizde. UEFA’nın verdiği cezalar biraz olsun bu insanların dışlanmasına sebep olur diye düşünmüştüm ama yine yanıldım.  CAS’ın cezaları onamasından sonra bile bir kulp bulup bu insanlar pislikleri ile beraber Türk futbolunu kirletmeye devam edeceklerdir.  Bu insanlar kendi çıkarları için ülke olarak Avrupa’dan men edilmemize bile üzülmezler.

HAFTANIN SPOR YORUMU:
2010-2011 Şampiyonluğumuz Türkiye Futbol Federasyonu tarafından tarafımıza verildiği zaman konuşacağız. Trabzonspor Başkanı İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu

İmkansızı istemek bu olsa gerek. Sayın Demirören’I kesseniz böyle bir karara imza atmaz. Onun TFF’nin başına getiriliş ilkelerine tamamen aykırı bir durum olur bu. İMKANSIZ.


HAFTANIN SPOR TRAJEDİSİ:
İki yıldır bizim mektup, email, ve faxlarımızı küçümseyenlerin futbolcularına UEFA’ya mektup yazdırıp bunu basın toplantısı ve düşük kaşlarla açıklatmaları. Hemde o sene kadroda olmayan bir futbolcuyla.  Üzülmemek elde değil.


HAFTANIN ŞARK KURNAZLIĞI:
Bizimkisi Fenerbahçe’nin ki gibi ceza değil tedbirdir. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman

Ah ÇARŞI vah ÇARŞI, siz bu hallere düşecek bir sivil toplum örgütümüydünüz!  Bu sessizlik artık utanç sessizliğinden çıktı başka haller alıyor artık.  İnşaallah farkındasınızdır.


Sevgiyle kalın

Monday, July 15, 2013

Artık Yeter! Bana Temiz Futbolumu Ver

Hepimizin beklediği UEFA Temyiz Kurulu (Appeals Body - Tahkim degil bizdeki gibi) Beşiktaş ve Fenerbahçe için kararını verdi.  Beşiktaş’ın cezası aynen onandı ve Fenerbahçe’nin cezasıda savcının disiplin kuruluna onerdiği ilk ceza seviyesine indi.  Disiplin kurulu Aziz Yıldırım’ın hakaretvari savunmasından sonra +1’i eklemişti. Yani, Temyiz Kurulu savcının talep ettiği cezaları aynen onadı. Demek ki kişisel saldırı yerine suça istinaden savunma yapılınca birşeyler olabiliyormuş.

Buraya kadar herşey Fenerbahçe ve kirli futbol paydaşlarının beklentilerinin tersine gelişti.  Her başvurulan kurumu Türkiye’de küçümseyip sahte kamuoyu olusturup sonra Avrupa’ya gidince ağızlarının payını aldılar.

Ne demislerdi?

UEFA sallanır  (UEFA savcısının (inspector) ceza mütalasını açıkladıktan sonra)
Muhteşem savunma yaptık!  (Disiplin kuruluna verilen savunma için söylendi ve ceza +1 arttı)
Temyiz Kurulu üyelerinin ağzı açık kaldı savunmamızdan sonra  (Temyiz savunmasından sonra)

Dikkat ederseniz sayın Aziz Yıldırım, ne zaman savunmasını başkalarına saldırmak yerine kendi yaptıkları üzerinden yaptı o zaman biraz başarılı oldu. Aynı hassasiyeti başından gösterseydi şimdiye kadar cezalar cekilmiş ve Fenerbahçe yoluna devam ediyor olacaktı.  Malesef o bencilliği ve kandırmayı seçti.  Onun Türk basını ve siyasetindeki paydaşları da onu pohpohladılar devamlı. Deyim yerindeyse “hep beraber bir canavar yaratıldı”.

Simdi de CAS’a (Court of Arbitration for Sports) yani Spor Uzlaştırma Mahkemesi’ne başvurulacağı söyleniyor. Bu mahkeme UEFA’daki Temyiz’in bir anlamda uluslararası versiyonu. Yani UEFA orada davalı olarak bulunacak ve verdiği cezayı savunacak.  Sonucunu hep beraber göreceğiz.

Bu aşamada artık top Türkiye Futbol Federasyonunda ve bu federasyonun seçilişinde etkili olan siyasi ve toplumsal yapı taşlarında.  Adı Özerk ama kendisi bir türlü özerk olamayan TFF, büyük bir sınavın arifesinde. Her zamanki gibi topu taca mı atacaklar yoksa sorunları dirayetli ve adaletli bir şekilde çözmeye mi çalışacaklar göreceğiz.  Benim temennim UEFA’nın aldığı karar ile “şike yoktur” gibi kanunsuz ve etik dışı kararlarının yanlışlığı tescillenen TFF’nin en kısa zamanda istifa etmesidir. Fenerbahçe’nin iki başkan yardımcısına şike ve teşvikten 3 yıl hak mahrumiyeti verip “şike sahaya yansımamıştır” ve “kulüpler şike yapamaz” kararları alan bu zihniyetin orada durması Türk futbolu için yolun sonu olur. Türk futbolunun sadece adaleti gözeten bir yapılanmaya ve temizlenmeye ihtiyacı vardır. Bunu yapacak kapasite ve ahlak şu anki TFF’de malesef yoktur. Şike’yi aklamak için iki ayrı Etik Kurulu raporu yazdıran ve Tahkim’ede alması gereken kararları bildiren TFF artık gitmelidir. Bu değişime en çok destek vermesi gereken kulüpte Fenerbahçe kulübüdür.  Fenerbahçe temiz futbol paydaşlarının içinde olmak zorundadır ve bu temizliği önce kendi içinde başlatmalıdır.

Eğer TFF yöneticileri koltuklarına yapışmaya karar verirlerse, Türk futbolunu ayağa kaldıracak dinamikler, öncelikle 18 kulüp, bir araya gelip düzgün ve yetkin bir TFF kurmalıdır. Aksi takdirde futbolumuzun Dünya sıralamasındaki yerinin düşüşü hızla devam edecektir.

Gelelim Trabzonspor’lu candaşlara.  Onlar bu mücadeleyi, siyasete rağmen, yandaş medyaya rağmen, ve bazende başkanlarına rağmen canla başla ve yorulmadan devam ettirdiler. UEFA’yı hep uyanık tuttular. TFF’nin yaptığını UEFA’nında yapmasına engel oldular. UEFA’da eylem yapmakla bir şey olmaz diyenleri UEFA önünde eylem yapacak duruma getirdiler. Bu konuda emeği geçen herkese çok teşekkürler. Trabzonspor taraftarı, haklı olmanın verdiği kuvvet ile bu zamana kadar mücadele etti ve hiçbir zaman isyan etmedi. O’na şampiyonluğu getiren başkanını bile yeri geldi eleştirdi ve değiştirdi çünki onların tek derdi vardı: ADALET.  Sadece kupaya odaklananlara sonuna kadar sabretmedi ve büyüklük gösterdi.

Kupa demişken. Trabzonspor taraftarı o kupayı istemiyor artık.  Onlar yeni ve temiz bir kupa istiyorlar vakti geldiğinde. Önemli olan bu işten haklı çıkmak ve hiç olmazsa Trabzonspor’un çalınan 10 yılına karşılık Fenerbahçe’ninde bir kaç senelik ceza çekmesidir onların istediği.  Artık onlar, asırlarca sürecek bir başarı öyküsünün sahibiler.  Bütün güçler güçlünün yanında olmasına rağmen yılmadılar ve kazandılar.

Bu adalet inadı ve kararteriydi zaten milyonları Trabzon’lu olmadığı halde Trabzospor’lu yapan. 

Çok şükür….

Değerli Fenerbahçe taraftarıda üzülmesin ve en yakın zamanda onları bu çukura itenleri temizlesinler. Koca bir çınarı küçük bir kurta emanet eder ve üremesine izin verirsen zamanı gelir o çınar çöker. Bu sebeple, artık başkalarını suçlamak yerine camialarındaki değerli ve ahlaklı insanlara sahip çıkıp yeniden doğsunlar. Güçlü ve temiz Fenerbahçe Türk futbolunun dört direğinden biridir. Bu direk olmadan Türk futbolu kuvvetli kalamaz. 

Kupalara gelince…
Beşiktaş kupayı sözde iade edip kulüpte tutmuştu. Artık işin gereğini yapmalıdır ve kupayı TFF’ye cismi anlamda iade etmelidir. Fenerbahçe kulübü de aynı şekilde, artık yeter deyip o kupayı TFF’ye iade etmeli ve aklanmaya çalışmalı. Olmazsa da cezasını çekip temizlenmiş olarak Türk futboluna geri dönmeli.


Sevgiyle kalın.