Saturday, April 26, 2014

#AdaletİçinFeneriYak ?

Öncelikle Hami Mandıralı hocamızı ve son 5 haftadır emeklerini ve alinterlerini ortaya koyan oyuncu arkadaşlarımı mücadelelerinden dolayı tebrik ediyorum.  Bu şekilde mücadeleyi bırakmadan devam ederlerse ligi daha iyi yerde bitirebilirler.

Trabzonspor’daki bu değişimde Hami hocanın dik duruşu ve oyun anlayışının etkisi yanında en büyük etken hemen herkes tarafından gözden kaçırılıyor.  Trabzonspor takımı bireysel yetenek olarak hem Türk hemde yabancı oyuncuları açısından gayet iyi durumda olan bir takım olmasına rağmen  sezon başında  kondisyoner konusundaki büyük şanssızlık ve sonrasındaki boşvermişlik sonucunda koşmayan ve mücadeleyi kaybedincede agresif olan bir takım olmuştu.  Mustafa hocamız ne hikmetse bu konuyu bir türlü halledememiş yada halletmemişti. Bu durum birinci yarının bitişi ile değişti ve takımın profesoyonel bir kondisyoneri oldu.  Bu durum takımın yavaş yavaş düzelmesini sağladı çünki yeni kondisyonerin çok vakti yoktu. Buna bazı futbolcuların geç gelişide eklenince gerekli hızlı yüklemeyi yapmak mümkün olmadı. Bu sebeple ikinci yarıda hem oynayarak hemde kısa kısa yüklemelerle takımın kondisyonunun yükseltilmesinden başka care kalmadı. Bu sebeple ikinci yarının ilk maçlarında bir hafta iyi iki hafta kötü mücadeleler görüldü.  Bu durum Mustafa hocamızın istifa ettiği maçlar zamanında artık düzelmiş ve koşu anlamında takım normal seviyelere gelmişti.  Mustafa hocamızın gitmesi ve Hami hocamızın bazı yavaş ve mücadele sorunu olan oyuncuları takımdan ayırması sonucunda Trabzonspor takımı modern futbolun normal koşu miktarlarına ulaştı.  Bu kondisyon hem oyuncuların yeteneklerini 90 dakika eşit kullanabilmelerini hemde rakipleri sıkıştırılabilmelerini sağladı.  Bu iki etkene Hami hocamızın bilinen futbol şansıda eklenince hükmen yenildikleri maç dışında yenilgi almadıkları bir periyodu geride bıraktılar.

Tekrar canı gönülden teşekkürler.

Bundan sonra yapılması gerekenler çok daha önemli. Yakalanan ivmenin devam etmesi ve mümkünse yönetim ve başkan nezdinde takımın rahat bırakılması çok büyük önem taşıyor. Unutmayalım ki hem kaleci antrenörümüzün hemde Mustafa hocamızın gidişinde bu durum çok etkili olmuştur. Özellikle başkanımız ve yönetim dışındaki danışmanları kadro yapmaya ve kadroya mudahil olmaya kalkınca Mustafa hoca kontrolü kaybetti.  Volkan, Colman, ve Malouda örneklerini vermek sanırım yeterli olur. Burada detaylarına girip moral bozmak istemem. Lakin ya Hami hoca başkanın telkinlerini bir şekilde dinlemiyor yada artık başkan ve danışmanları müdahale etmeyi bıraktılar. Her iki durumda iyi olduğundan hangisinin olduğunun önemi yok. 

Trabzonspor kulübünün yönetiminin bile olmadığı bir ortamda yine kendi çocukları ve bir kaç iyi yabancı ile Hami hoca durumu toparladı.  Gerçek bir yönetim ve iyi bir kaç oyuncu transferi ile Hami hoca bu takıma güzel futbol oynatabilecek kalitede olduğunu gösterdi. İnşaallah camianın kendi insanını yeme hastalığı nüksetmez ve Hami hocanın bir şekilde takımdan uzaklaşması sağlanmaz.

Adaletin olmadığı bir ligde, basın ve siyasetin devamlı rakiplere çalıştığı bir ligde Trabzonspor’un özüne dönüp kendi varlıklarını iyi yabancılarla harmanlamaktan başka çaresi yoktur.  Ancak bu şekilde sahada hakemi ve rakiplerce teşvik edilen rakiplerini de yenebilecek güce ulaşabilir.  Bu yeniden yapılanmayı Sadri Şener güzel yapmış ve 2010-2011 sezonunda bunu şampiyonluk ile taçlandırmıştı.  Aynı yöntemi bu sefer kendi çocuklarını toparlayarak yapmak zorunda Trabzonspor.  UEFA’nın ekonomik anlamda ortaya koyduğu kurallar ve Türkiye’mizde adaletsiz dağıtılan futbol pastası bundan başka bir yolu Trabzonspor’a kapatmaktadır. 

Şu andaki takımda 7 Trabzon 1461’li oyuncunun olması ve takıma katkısını görünce, 1461’in düşecek oluşu bu yönetimin en büyük ayıbıdır.  Bu yönetim sadece ve sadece yakınmış ve doğru dürüst çözüm üretememiştir. Bütün kararları anlık ve tek başına alan bir başkanın 4 aylık serüvenden sonra yola gelmiş olması malesef bir şey ifade etmiyor Trabzon 1461 özelinde.  Sayın Hacıosmanoğlu şampiyonluğu getiren başkan olarak bilinemeyecek ama Trabzon 1461 takımını düşüren başkan olarak bilinecek.  

Gelelim başlığımızın temeline. Herkesin bildiği gibi Fenerbahçe propaganda makinası bir süredir Adalet İçin Fener Yak adında yüzsüz bir kampanyayı hiç utanmadan sürdürmektedir.  Bu kampanyanın akıl babası ve maddi kaynağını sunan sayın Ali Koç, olayı Anayasa Mahkemesi’ni ziyaret etmeye kadar getirmiş ve bu hafta CHP ve MHP’yi de eklemiştir.  AKP ayağı Mahmut Uslu ve Kığılı tarafından yürütülen ve Rıdvan Dilmen ve Acun Ilıcalı aracılığı ile Başbakan seviyesine çıkarılan bu şike aklama propogandası Fenerbahçe tarihine kara leke olarak eklendi.  Bu kokuşmuşluk ve yüzsüzlüğe rağmen Türk Mahkemeleri Aziz Yıldırım ve diğer sanıkların yaptığı tüm itirazları reddetmiştir.  Yapılan tek şey adaletin geçiktirilmesidir ve bu haksızlığa tüm siyasi yelpaze prim vermektedir. Türkiye tarihinin gördüğü en büyük suç aklama propogandası yapılmaktadır ama buna rağmen ortadaki pisliğin büyüklüğü ve Türk Mahkemelerinin o kadar baskıya rağmen hala delillere gore karar vermesi sonucunda bir türlü işlenen suçu aklayamamışlardır.

Suçu aklayamayınca suçu basitleştirmeye ve yargılamanın adil olmadığını göstermeye yönelmiş Aziz Yıldırım ve çetesi, şimdi Adalet İçin Fener Yak diyerek hem yargılamayı yapan mahkemeyi, hem Yargıtay’ı hem de akabindeki bilumum yargı kurumunu adil yargılama yapmamakla suçlamaktadır.  Bu kadar büyük propogandaya rağmen hala 30 milyon olduğu söylenen taraftarını harakete geçirememiş bir Aziz Yıldırım’ın şike yapmadık demesine bizim inanmamız mümkün değildir.

Eğer Türk futbolu temizlenmek isteniyorsa: Önce haklıya hakkı verilmeli ve suçu işleyenlerde hem sportif hemde kişisel olarak cezalandırılmalıdır. Kişiler ve kurumlar ayrılmalıdır masalına insanlar inandırılamamıştır. Aziz Yıldırım bile arabayı çalmak için kapıyı açıp anahtarı kontağa soktuğunu ama arabayı çalmadığını itiraf etmiştir. Çaldığı emek ile Fenerbahçe’yi haksız yere şampiyon yaptığına göre Fenerbahçe kulübü ve suç ortakları gereken cezayı almalıdır. Bu cezanın boyutunun pek bir önemi yoktur aslen ama bu ceza verilmek zorundadır. Aksi takdirde Türkiye’de futbol hep şiddetin ve pisliğin olduğu bir kurum olarak kalacaktır.

Bu süreçte Adalet için emek veren tek bir kitle kalmıştır: Trabzonspor taraftarı.  Tamamen gönüllülerden oluşmuş hukuk kurulu Fenerbahçe’nin zengin ettiği avukat ve hakimlerce bile alt edilememiştir.  Suçun bu kadar bariz açık olması ve bir çok kere itiraf edilmesi bu gönüllü hukuk kurulunun en büyük yardımcısı olmuştur.  Trabzonspor taraftarı başta UEFA ve FIFA nezdinde yaptığı email ve fax kampanyaları ve temiz futbol eylemleri ile bu adaletsizliği gümdemde tuttu ve tutmaya devam ediyor.  Bu süreçte hep akıllı işer yapan Trabzonspor taraftarı şimdide Adalet İçin Feneri Yak kapmanyası ile gündemi belirlemeye başlamıştır.  Sanal ortamda canlanan bu kampanya yakında imza kampanyasına dönüşecek belkide Türkiye tarihinin gördüğü en büyük yürüyüş ile sonlanacak.   

Şairin dediği gibi:

Sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkarız aydınlığa?

Bu kadar büyük bir emek hırsızlığının milli ve uluslararası bütün mahkemelerce tescillenmiş olmasına rağmen TFF müdürlüğünce sahaya yansımadığı şeklinde aklanmaya çalışılması bu ülkenin gördüğü en büyük suç aklama operasyonudur ve bunda emeği geçenlerinde cezalandırılması şarttır.  

Eğer adaleti istiyorsak suçlu cezasını çekmelidir.  Birilerinin bu haksızlığın cezasını çekmesi gerekmektedir. Aziz Yıldırım ve ekibinin hapise girmesinin bir önemi yoktur. Önemli olan Fenerbahçe takımının haksızlığı tescillenen bir ünvanı resmi olarak hala tutabilmesidir.  Bu ayıp örtülmeden Aziz Yıldırım ömür boyu cezaevinde kalsa adalet yerini bulmuş olmaz.  Kaldı ki ceza alması gereken tek kulüp Fenerbahçe değildir. Bu şike ve teşvik aktivitelerine katıldıkları tescillenen diğer takımlarda ceza almalıdır.  Bu sebeple Sivasspor’un dördüncü olmasını Trabzonspor’un dördüncü olmasından daha fazla istiyorum çünki Sivasspor’un UEFA’ya temiz belgesi veremeyeceğini adım gibi biliyorum.  Şike ve teşvik tek başına yapılamayacağına göre diğer suçlu takımlarında ceza görmeleri ve tabiri yerinde ise yanmaları gerekmektedir.

Bu sebeplerle Trabzonspor taraftarı Fenerbahçe’nin propaganda makinesinin  Adalet İçin Fener Yak kampanyasına karşı bir kampanya ile cevap vermeye karar vermiş.  Arkalarında hiçbir siyasi güç, basın, ve para olmayan Trabzonspor taraftarı bu kadar siyasi destek, para ve basın ile yapılan Adalet İçin Fener Yak kampanyasından daha çok ses getirecek gibi görünüyor.
Bu kampanyanın Twitter’daki hashtagı:  #AdaletİcinFeneriYak
Ayrıca Facebook üzerinden kurulan sayfaları:  https://www.facebook.com/AdaleticinFeneriYak

Yakın zamanda Change.org’dan da bir imza kampanyası başlatılacağı söylenen bu kampanya ile Trabzonspor taraftarı adalet için tekrar sahalara inmiş gibi görünüyor.

Bu süreçte Trabzonspor taraftarının çokça kullandığı bir söz ile bitirelim:

Adalet gelsinde isterse kıyamet kopsun…


Muhabbetle….