Öncelikle Hami Mandıralı hocamızı ve son 5 haftadır
emeklerini ve alinterlerini ortaya koyan oyuncu arkadaşlarımı mücadelelerinden
dolayı tebrik ediyorum. Bu şekilde mücadeleyi
bırakmadan devam ederlerse ligi daha iyi yerde bitirebilirler.
Trabzonspor’daki bu değişimde Hami hocanın dik duruşu ve
oyun anlayışının etkisi yanında en büyük etken hemen herkes tarafından gözden
kaçırılıyor. Trabzonspor takımı bireysel
yetenek olarak hem Türk hemde yabancı oyuncuları açısından gayet iyi durumda
olan bir takım olmasına rağmen sezon
başında kondisyoner konusundaki büyük
şanssızlık ve sonrasındaki boşvermişlik sonucunda koşmayan ve mücadeleyi kaybedincede
agresif olan bir takım olmuştu. Mustafa
hocamız ne hikmetse bu konuyu bir türlü halledememiş yada halletmemişti. Bu
durum birinci yarının bitişi ile değişti ve takımın profesoyonel bir
kondisyoneri oldu. Bu durum takımın
yavaş yavaş düzelmesini sağladı çünki yeni kondisyonerin çok vakti yoktu. Buna
bazı futbolcuların geç gelişide eklenince gerekli hızlı yüklemeyi yapmak mümkün
olmadı. Bu sebeple ikinci yarıda hem oynayarak hemde kısa kısa yüklemelerle
takımın kondisyonunun yükseltilmesinden başka care kalmadı. Bu sebeple ikinci
yarının ilk maçlarında bir hafta iyi iki hafta kötü mücadeleler görüldü. Bu durum Mustafa hocamızın istifa ettiği
maçlar zamanında artık düzelmiş ve koşu anlamında takım normal seviyelere
gelmişti. Mustafa hocamızın gitmesi ve
Hami hocamızın bazı yavaş ve mücadele sorunu olan oyuncuları takımdan ayırması
sonucunda Trabzonspor takımı modern futbolun normal koşu miktarlarına
ulaştı. Bu kondisyon hem oyuncuların
yeteneklerini 90 dakika eşit kullanabilmelerini hemde rakipleri
sıkıştırılabilmelerini sağladı. Bu iki
etkene Hami hocamızın bilinen futbol şansıda eklenince hükmen yenildikleri maç
dışında yenilgi almadıkları bir periyodu geride bıraktılar.
Tekrar canı gönülden teşekkürler.
Bundan sonra yapılması gerekenler çok daha önemli. Yakalanan
ivmenin devam etmesi ve mümkünse yönetim ve başkan nezdinde takımın rahat
bırakılması çok büyük önem taşıyor. Unutmayalım ki hem kaleci antrenörümüzün
hemde Mustafa hocamızın gidişinde bu durum çok etkili olmuştur. Özellikle
başkanımız ve yönetim dışındaki danışmanları kadro yapmaya ve kadroya mudahil
olmaya kalkınca Mustafa hoca kontrolü kaybetti.
Volkan, Colman, ve Malouda örneklerini vermek sanırım yeterli olur.
Burada detaylarına girip moral bozmak istemem. Lakin ya Hami hoca başkanın
telkinlerini bir şekilde dinlemiyor yada artık başkan ve danışmanları müdahale
etmeyi bıraktılar. Her iki durumda iyi olduğundan hangisinin olduğunun önemi
yok.
Trabzonspor kulübünün yönetiminin bile olmadığı bir ortamda
yine kendi çocukları ve bir kaç iyi yabancı ile Hami hoca durumu
toparladı. Gerçek bir yönetim ve iyi bir
kaç oyuncu transferi ile Hami hoca bu takıma güzel futbol oynatabilecek
kalitede olduğunu gösterdi. İnşaallah camianın kendi insanını yeme hastalığı
nüksetmez ve Hami hocanın bir şekilde takımdan uzaklaşması sağlanmaz.
Adaletin olmadığı bir ligde, basın ve siyasetin devamlı
rakiplere çalıştığı bir ligde Trabzonspor’un özüne dönüp kendi varlıklarını iyi
yabancılarla harmanlamaktan başka çaresi yoktur. Ancak bu şekilde sahada hakemi ve rakiplerce
teşvik edilen rakiplerini de yenebilecek güce ulaşabilir. Bu yeniden yapılanmayı Sadri Şener güzel
yapmış ve 2010-2011 sezonunda bunu şampiyonluk ile taçlandırmıştı. Aynı yöntemi bu sefer kendi çocuklarını
toparlayarak yapmak zorunda Trabzonspor.
UEFA’nın ekonomik anlamda ortaya koyduğu kurallar ve Türkiye’mizde
adaletsiz dağıtılan futbol pastası bundan başka bir yolu Trabzonspor’a
kapatmaktadır.
Şu andaki takımda 7 Trabzon 1461’li oyuncunun olması ve
takıma katkısını görünce, 1461’in düşecek oluşu bu yönetimin en büyük
ayıbıdır. Bu yönetim sadece ve sadece
yakınmış ve doğru dürüst çözüm üretememiştir. Bütün kararları anlık ve tek
başına alan bir başkanın 4 aylık serüvenden sonra yola gelmiş olması malesef
bir şey ifade etmiyor Trabzon 1461 özelinde.
Sayın Hacıosmanoğlu şampiyonluğu getiren başkan olarak bilinemeyecek ama
Trabzon 1461 takımını düşüren başkan olarak bilinecek.
Gelelim başlığımızın temeline. Herkesin bildiği gibi
Fenerbahçe propaganda makinası bir süredir Adalet İçin Fener Yak adında yüzsüz
bir kampanyayı hiç utanmadan sürdürmektedir.
Bu kampanyanın akıl babası ve maddi kaynağını sunan sayın Ali Koç, olayı
Anayasa Mahkemesi’ni ziyaret etmeye kadar getirmiş ve bu hafta CHP ve MHP’yi de
eklemiştir. AKP ayağı Mahmut Uslu ve
Kığılı tarafından yürütülen ve Rıdvan Dilmen ve Acun Ilıcalı aracılığı ile Başbakan
seviyesine çıkarılan bu şike aklama propogandası Fenerbahçe tarihine kara leke
olarak eklendi. Bu kokuşmuşluk ve
yüzsüzlüğe rağmen Türk Mahkemeleri Aziz Yıldırım ve diğer sanıkların yaptığı
tüm itirazları reddetmiştir. Yapılan tek
şey adaletin geçiktirilmesidir ve bu haksızlığa tüm siyasi yelpaze prim
vermektedir. Türkiye tarihinin gördüğü en büyük suç aklama propogandası
yapılmaktadır ama buna rağmen ortadaki pisliğin büyüklüğü ve Türk
Mahkemelerinin o kadar baskıya rağmen hala delillere gore karar vermesi
sonucunda bir türlü işlenen suçu aklayamamışlardır.
Suçu aklayamayınca suçu basitleştirmeye ve yargılamanın adil
olmadığını göstermeye yönelmiş Aziz Yıldırım ve çetesi, şimdi Adalet İçin Fener
Yak diyerek hem yargılamayı yapan mahkemeyi, hem Yargıtay’ı hem de akabindeki
bilumum yargı kurumunu adil yargılama yapmamakla suçlamaktadır. Bu kadar büyük propogandaya rağmen hala 30
milyon olduğu söylenen taraftarını harakete geçirememiş bir Aziz Yıldırım’ın
şike yapmadık demesine bizim inanmamız mümkün değildir.
Eğer Türk futbolu temizlenmek isteniyorsa: Önce haklıya
hakkı verilmeli ve suçu işleyenlerde hem sportif hemde kişisel olarak
cezalandırılmalıdır. Kişiler ve kurumlar ayrılmalıdır masalına insanlar
inandırılamamıştır. Aziz Yıldırım bile arabayı çalmak için kapıyı açıp anahtarı
kontağa soktuğunu ama arabayı çalmadığını itiraf etmiştir. Çaldığı emek ile
Fenerbahçe’yi haksız yere şampiyon yaptığına göre Fenerbahçe kulübü ve suç
ortakları gereken cezayı almalıdır. Bu cezanın boyutunun pek bir önemi yoktur
aslen ama bu ceza verilmek zorundadır. Aksi takdirde Türkiye’de futbol hep
şiddetin ve pisliğin olduğu bir kurum olarak kalacaktır.
Bu süreçte Adalet için emek veren tek bir kitle kalmıştır:
Trabzonspor taraftarı. Tamamen
gönüllülerden oluşmuş hukuk kurulu Fenerbahçe’nin zengin ettiği avukat ve
hakimlerce bile alt edilememiştir. Suçun
bu kadar bariz açık olması ve bir çok kere itiraf edilmesi bu gönüllü hukuk
kurulunun en büyük yardımcısı olmuştur.
Trabzonspor taraftarı başta UEFA ve FIFA nezdinde yaptığı email ve fax
kampanyaları ve temiz futbol eylemleri ile bu adaletsizliği gümdemde tuttu ve
tutmaya devam ediyor. Bu süreçte hep
akıllı işer yapan Trabzonspor taraftarı şimdide Adalet İçin Feneri Yak
kapmanyası ile gündemi belirlemeye başlamıştır.
Sanal ortamda canlanan bu kampanya yakında imza kampanyasına dönüşecek
belkide Türkiye tarihinin gördüğü en büyük yürüyüş ile sonlanacak.
Şairin dediği gibi:
Sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkarız aydınlığa?
Bu kadar büyük bir emek hırsızlığının milli ve uluslararası
bütün mahkemelerce tescillenmiş olmasına rağmen TFF müdürlüğünce sahaya
yansımadığı şeklinde aklanmaya çalışılması bu ülkenin gördüğü en büyük suç
aklama operasyonudur ve bunda emeği geçenlerinde cezalandırılması şarttır.
Eğer adaleti istiyorsak suçlu cezasını çekmelidir. Birilerinin bu haksızlığın cezasını çekmesi
gerekmektedir. Aziz Yıldırım ve ekibinin hapise girmesinin bir önemi yoktur.
Önemli olan Fenerbahçe takımının haksızlığı tescillenen bir ünvanı resmi olarak
hala tutabilmesidir. Bu ayıp örtülmeden
Aziz Yıldırım ömür boyu cezaevinde kalsa adalet yerini bulmuş olmaz. Kaldı ki ceza alması gereken tek kulüp
Fenerbahçe değildir. Bu şike ve teşvik aktivitelerine katıldıkları tescillenen
diğer takımlarda ceza almalıdır. Bu
sebeple Sivasspor’un dördüncü olmasını Trabzonspor’un dördüncü olmasından daha
fazla istiyorum çünki Sivasspor’un UEFA’ya temiz belgesi veremeyeceğini adım
gibi biliyorum. Şike ve teşvik tek
başına yapılamayacağına göre diğer suçlu takımlarında ceza görmeleri ve tabiri
yerinde ise yanmaları gerekmektedir.
Bu sebeplerle Trabzonspor taraftarı Fenerbahçe’nin
propaganda makinesinin Adalet İçin Fener
Yak kampanyasına karşı bir kampanya ile cevap vermeye karar vermiş. Arkalarında hiçbir siyasi güç, basın, ve para
olmayan Trabzonspor taraftarı bu kadar siyasi destek, para ve basın ile yapılan
Adalet İçin Fener Yak kampanyasından daha çok ses getirecek gibi görünüyor.
Bu kampanyanın Twitter’daki hashtagı: #AdaletİcinFeneriYak
Ayrıca Facebook üzerinden kurulan sayfaları: https://www.facebook.com/AdaleticinFeneriYak
Yakın zamanda Change.org’dan da bir imza kampanyası
başlatılacağı söylenen bu kampanya ile Trabzonspor taraftarı adalet için tekrar
sahalara inmiş gibi görünüyor.
Bu süreçte Trabzonspor taraftarının çokça kullandığı bir söz
ile bitirelim:
Adalet gelsinde isterse kıyamet kopsun…
Muhabbetle….