Sunday, December 7, 2014

BJK - TS Üzerine Az ve öz

1. Beşiktaş hak etti ve kazandı. 

2. Hakem BJK'nin ihtiyacı olmamasına rağmen cinlikler yapıp oyunu zaman zaman gerdi.

3. Mustafa Pektemek'e geçmiş olsun ama kızacaksa cezasını erteletenlere kızsın.

4. Trabzonspor takımı daha çok yeni olmasına rağmen oyuncu kalitesi çok yüksek. İstikrarlı bir şekilde devam edilirse başarılı oluruz.

5. Başarılı oluruz ama şampiyon olamayız, oldurmazlar.

6. Olacakken birileri tarla sürer diğerleri Süleyman Seba yılı der.

7. Trabzonspor'un TC'de alabileceği en büyük başarı Türkiye kupası ve ikinciliktir. Avrupa'da ise her zamanki gibi başarı devam eder. Avrupa'da galibiyeti malubiyetinden fazla olan takım olmaya devam edecektir. 

8. Ersun hocaya sabredip takımın oturmasını beklemeli ve devre arası iyi bir kaleci alınmalı

9. Seneye Şampiyonlar liginde başarılı olunur ve bu kadro en az 3 sene Trabzonspor'u hep yarışta tutar.

10. Olurda Padişah hazretleri insafa gelir ve 2010-2011 şampiyonluğunu hakedene verirse belki o zaman tekrar şampiyon olma şansı doğar.


Beşiktaşı tekrar tebrik eder milli takımda takım arkadaşının başına silah dayayan mahlukatı en kısa zamanda takımdan yollamalarını temenni ederim. Şikeci başkanlarından nasıl kurtuldularsa karaktersiz futbolcularından da kurtulmalılar.

Trabzonspor'a gelince:
Sadece biraz sabır gerekli.  Karaterine kefil olamam ama teknik adamlığı TC üzerinde olan bir teknik adam var. Futbolcular deli Vahit sayesinde zaten TC ortalamasının cok üstünde. Başarı icin sadece sabır gerek artık. Yanlız, başarınışampiyonluk demek olmadığını tekrar hatırlatmalıyım.

Sevgiyle kalin. 

Tuesday, October 21, 2014

Üç Kafadar ve Bir Terbiyesiz

Trabzonspor tam beş hafta sonra üç kafa golü ile planlarını beraberliğe ve hakem yolu ile sert futbol üzerine kurmuş Mersin İdman Yurdu’nu yenerek üç puan aldı.  Bu üç puan sayı değeri olarak herhangi bir üç puandan tabiki farksız ama takımın ayağa kalkması anlamında büyük bir öneme sahip.  Galip gelememe sendromu yada baskısından çıkıp oyuncuların kendilerini oyuna daha rahat verebilmesini ve özgüvenlerinin yükselmesini sağlayacaktır.  Bu açıdan çok büyük önemi vardır.

Oyuna gelince, kadro zenginliğinin yavaş yavaş kendini göstermesi ve kredilerin tükenmesi sebebi ile Halilhodziç ve oyuncularının herşeylerini sahada vermeleri sonucu daha derli toplu göründü.  Takımın hemen her bölgesi sakatlık belası ile kıvranıyor malesef. Defans ve forvet bolluğu olmasına rağmen bazı maçlarda bu bölgelere devşirme oyuncular kullanmak zorunda kalan Halilhodziç dünde Zeki’yi sol bek oynatmak zorunda kaldı.  Halilhodziç’te oyuncularda Karabük maçından büyük ders çıkarmışlar.  Türkiye ligi normal bir lig değil. Fantazi yapılacak lig hiç değil.  Bunu Halilhodziç’te anlamıştır artık. Gollerin hepsinin kafa golü olması takımın artık belli bir planının olduğunun ve gol yollarıda birbirlerini beslemeye başladıklarının göstergesi.  Özellikle iki stoperin gol atması toplu hücum toplu defans yapılması anlamında umut verdi. Cardozo’nun nefis kafa golü ise, “siz topu ceza alanına yollayın gerisini bana bırakın” der gibiydi. 

Oyuncuların nasıl oynadıklarından çok ne kadara uyumlu oldukları önemli büyük takımlarda. Trabzonspor’un oyuncu kalitesi tartışılacak bir kalitede değil. Bu kalitenin uyumunun sağlanması ve herkesin elinden geleni yapmaya başlaması ile bu takım iyi sonuçlar alacaktır. İyi sonuçlar bu takımı şampiyon yapmaz, yaptırmazlar. Hakedilen bir şampiyonluğun bile verilmediği bir düzende güzel oyun ile şampiyon olunamayacağı açık. Şike, teşvik, ve hırsızlık lobisi kimi isterse o şampiyon olacak. Şu anki görüntü Beşiktaş’ın şampiyon yapılması yönünde. Tabi, büyük şikeci Aziz Yılmaz ve tescilli evrak tahrifatçısı sayın Demirören fikirlerini değiştirmezlerse. Onların emir aldıkları siyaset kurumunu da unutmamak lazım. Bugün Türk futbolundaki adaletsizliğin yegane sebebi bu iktidar değil mi?

Bir büyüğümüzün oğlu “Fenerbahçe’yi kurtaracağız diye Aziz Yıldırım’a yardım ediyoruz” demedi mi?  Türkiye’nin gerçekleri bunlar.  Türk futbolu zamanın başbakanı ile Ridvan Dilmen ve Aykut Kocaman ile yapılan üçlü toplantılar ile krizden çıkarıldı ne de olsa.  Rıdvan Dilmen ne derse bir hafta sonra federasyon kararı açıklamıyor mu?  Daha geçen hafta Dilmen yabancı futbolcu serbest olmalı ama kalite şartı aranmalı dedi. Bu hafta federasyon bunun çalışmasını yaptığını açıkladı.  

Bu sebepler ile Trabzonspor iyi sonuçlar alabilir ama Avrupa’da. Ligde ise yine Avrupa’ya gitmek için vize alabilir. Seneye bugün ki federasyon gider ve şike cezaları verilirse, Türkiye’de de şampiyon olmaları mümkün.

Devletin televizyonunda benim vergilerim ile maaş alan bir eski futbolcu ve yeni futbol yorumcusu Halilhodziç’in Rıza hocaya verdiği cevaba “terbiyesizlik” demiş.  Hakan Ünsal ki bu ligde sahtekarlıkları ile ünlenmiş bir futbolcu.  Bu yorumcu Fatih Terim bir gazeteciye “onu çekme bunu çek” deyip edep yerini gösterdiğinde sus pus olmuşsa şu anki yorumu beş para etmez ve omurgasızdır.  Sahada yaptığı hırsızlıklarla anılan bir eski futbolcunun bütün futbol kariyeri ciddiyet ve dürüstlük üzerine kurulu Halilhodziç’e terbiyesiz demesi Aziz Yıldırım’ın şike kurbanıyız demesi ile eşdeğerdir.  Halilhodziç’in dediği gibi herkes kendi işini yapsın….

Sevgiyle kalın.


alHa


Monday, September 22, 2014

Ya Ligi Bırak yada Topyekün Mücadele

Trabzonspor şikeye ve teşviğe karışmış takımlar karşısında 1-0 yada 2-0 yenik başlar.  Bu sebeple, Trabzonspor 1-0 başlayan maçı zor zor 1-1’e getirdi.  Trabzonspor yönetimi bütün gücünü ya bu gerçeği değiştirmek için  harcayacak yada Vahid hocaya bu gerçeği açık bir dille anlatacak, yoksa bu ligde üst sıralara gelmeleri zor ötesidir. Şike ve teşvikten sabıkalı takımların hepsi kendini ispatlama derdine düşmüş ve ceza almadıkları için eski hareket ve yakalaşımlarına devam ediyorlar. Bu sebepledir ki başkan ve yönetim ya gerçek anlamda bu sistemi değiştirmek için uğraşacaklar yada ligde şampiyonluk ve yüksek hedefler ortaya koymamalıdır.  

Vahid hoca ligdeki oyununu Avrupa’daki oyunundan ayırmalıdır. Türkiye’de önce durdur sonra vur takdiği işlemez çünki karşında dürüst ve puan almaya çalışan takım sayısı azdır. Bu takdik ile Türkiye’de arkası sağlam her takımdan en fazla beraberlik koparabilir.  Dediğim gibi Vahid hoca oyuna 1-0 yenik başladığıni kafasına yerleştirmeli ve ilk 30 dakikada gol atıp durumu beraberliğe getirmelidir.  Ayrıca hakemler için verdiği tepkileri de ona karşı kullanacaklardır. O tepkileri verirken daha dikkatli ve alaycı olabilmeli. Hiç görmedikleri tepkileri göstermeli ki ceza vermek akıllarına gelmesin.

Teknik analize gelince. Bu oyunun teknik analizi yok. Hakem tamamen keyfinin kahyasında maç yönetip Trabzonspor’u ezdirdi. Onur gibi bir oyuncuyu bile çileden çıkarabiliyorsan demek ki hata sende sayın hakem kardeşim. Bu rezaletin dokunulmamış kırık dişlilerisiniz ve şike ve teşvikten başkaların yakalayanların size dokunamamış olması utançtır.

Vahid hoca ortasahasındaki zayıflıktan dolayı bu tip maçlarda çok zorlanacaktır. Karşısındaki her takımın çirkef olduğunu kabul edip oyuncularının sinirlerini ve oyun kurgusunu buna göre ayarlamalıdır. Aksi takdirde Türkiye’de başarı sağlayamaz. Türkiye’de futbol oynanmıyor. Türkiye’de sahada ve saha dışında savaş veriliyor. Hemde adalet savaşı veriliyor. Bu adalet savaşı Vahid hocanın işi değil. O savaş yönetim tarafından verilmelidir. Bu adalet savaşı da sözde değilde yürekle verilmelidir. Ne siyasetle içiçe ne de siyasete karşı verilir. Adalet savaşının yapısı bellidir.
Son söz. Bu hakem Merieles’in suratına tükürdüğu hakemdir. Raporuna “bana tükürdü” yazdığı halde Tahkim kurulu onun tükürük değil sıvı olduğunu söylemesini içine sindiren bir kişiliğe sahiptir. Daha fazlasını söylemeye yada analiz yapmaya gerek yok.
Bir son söz de sayın İHO’ya. Başkanın ya yürekli bir şekilde bu sistemi çökertmek içinuğraşacak yada ligde bir hedefimiz yok demek zorundadır.  Bu kadar açık söylüyorum bunu.  Ya o büyük yürüyüşü organize et yada bizim bu ligde hedefimiz yok amacımız Avrupa demek zorundasınız. Bunun ortası yok.


Sevgiyl e kalın.

Sunday, September 14, 2014

Yeni Trabzonspor’un Doğuşu

Trabzonspor yeniden doğuyor çünkü takımın nerede ise tamamı değişti ve başlarında çok kurt bir hoca var.  Yönetim transfer politikasını anlamsız ve plansız genç oyuncu transferinden risk alıp büyümeye çevirmesi ve Vahid hoca çekiciliğini kullanması sonucu iyi denebilecek bir kadro oluşturuldu.  Bu kadroyu belki son zamanlarda kurdular ve çok çalışma fırsatı bulamadılar ama kağıt üzerinde takımın kalitesi seviye atladı.  Vahid hocanın disiplini ve çalışması ile artık Trabzonspor yıldız oyuncu kaprisinden yıldız oyuncu katkısına geçecektir.

Yatabare, Waris, Cardoza, Sefa, Constant, ve Mehmet Ekici takımın oyuncu kalitesinin seviye atlamasına sebep olacaklardır. Diğer oyuncuların bu oyunculara uyumu sağlandığında ve çekirdek kadrodaki oyuncular (Onur, Mustafa, Yusuf, Özer, Bosingwa, gibi) tam katkı verdiğinde Trabzonspor’umuz hem Avrupa’yı hemde ligi kaldırabilecek kadro ve forma kavuşacaktır.

Maça gelecek olursak. Vahid hoca Fenerbahçe’yi çok iyi çalışmış ve çözmüş.  Mehmet Topal’ın direkten dönen şutu hariç kaleyi bulan topu yok Fenerbahçe’nin. Trabzonspor ise topun sahipliğini rakibe vermiş olmasına rağmen 6-7 ciddi pozisyon yakaladı ama gol gelmedi. Özellikle Yatabare ve Waris’in pozisyonları başka zamanda rahat gol olacak pozisyonlardı.

Trabzonspor’umuzdaki en büyük değişiklik ciddiyet ve çalışkanlıktı.  Takımdaki tüm oyuncular enerjilerini akıllı ama sonuna kadar kullandılar. Kaçamak oynayan hiçbir oyuncu yoktu.  Büyük hoca ile çalışmanın en büyük artısı budur. Sahadaki herkes Halilhodziç’in gözünün içine bakıyor ve dediklerini yerine getirmek için kendilerini parçalıyorlar. Bu çaba ve ciddiyet meyvelerini 1-2 ay içinde gösterecektir. Kısacası Trabzonspor’u güzel günler bekliyor yeterki şu anki sakatlıkların yarısı iyileşsin.

Oyunun genelinde defans oyuncuları bir kaç pozisyon hariç çok iyi oyun çıkardılar. Yırtıcı ve  haraketli denen rakip forvetlerini sindirmeyi çok iyi becerdiler. Rakibin teknik adamı elindeki tüm forvetleri denedi ama sonuç değişmedi. Fenerbahçe ortasahada Emre ve Ribas ile birşeyler yapmaya çalıştılar ama bu iki oyuncu birbirisinin kopyası gibi.  Bu gibi büyük maçlarda ikisininde oyunda olması takımı eksik bırakır. Uzun zamandır beraber oynayan Fenerbahçe’nin daha dün biraraya gelen Trabzonspor’u zorlayamaması Fenerbahçe’de işlerin Ersun Yanal’dan sonra inişe geçtiğinin bir göstergesi.  Hakem katkıları ve seyirci baskısı ile puan toplarlar ama ciddi rakipleri yenmeleri zor. Diğer takımlar TS-FB maçını seyredip Halil hocayı taklid etmeye çalışacaklardır.

Hakem Türkiye liginin vasat ama arkası kuvvetli hakemlerinden Aydınus’tu.  Aydınus Ribas’a göstermediği kartlar ve Emre’nin parmak göstermesini es geçmesi gibi eziklikleri dışında maçı idare etti ama  yardımcıları evlere şenlikti.  Hele oyunun başında bariz ofsayt pozisyonunu kaçıran sakat hakeme Halilhodziç’in tepkisi mükemmeldi.  Bu hakemler ve bu sistem ancak bundan anlıyor. Halihodziç’in o haraketinden sonra hata yapmamak için kendini parçalamak zorunda kaldı. Bu ileriki maçlar için umutvari bir durumdur ve Halil hocanın böyle saçmalıklara sessiz kalmayacağını göstermesi açısından önemlidir.  Aydınus’un Bekir’in hendbolüne sarı vermeyişi ise tamamen formsuzluk ve eyyam olarak göze çarptı. Bir oyuncu eli yukarıdayken topa elle müdahele ediyorsa bu net bir sarı karttır.  Hele Ribas’ın Trabzonspor’lu oyuncuyu itmesini es geçmesi affedilir değildi. Gencecik yaşına rağmen UEFA’nin testini geçememiş bir hakemden başka birşey beklemek zaten hayal olurdu.  Böyle TFF’den böyle MHK ve böyle hakemler çıkar.  Hakemler Emre’den fırça yemeyi kendilerine yediremedikleri gün Türk hakemliği kendine gelmeye başlar. Bu olmadığı sürece aynı kokuşmuşTFF gibi pislikten ve eziklikten kurtulamayacaklar.

Kısa kısa…

  • Demek ki Volkan gibi oyuncular kışkırtma yapmayınca adam gibi oyunda oluyormuş.  Emre Belezoğlu bile baktı olacağı yok çirkefliklerini abarmadı.
  • Waris çok iş yapar. Cardozo ile beraber çok gol atarlar.
  • Ortasahada ya Mehmet kendine gelecek yada Özer gelene kadar Constant ile idare edilecek.
  • Onur’un ciddi bir yedek kaleci baskısına ihtiyacı var. Keşke Zeki satılmasaydı.
  • Aykut, Mustafa, Avram, Mustafa Akbaş ciddi şekilde stoper sorununu çözer.
  • Trabzonspor’da ne solbek ne de sağbek sorunu var artık.
  • Kanatlar ve forvet son üç yıldır ilk defa bol alternatifli ve kaliteli.
  • Ortasahanın ortası belki eksik ama Halil hoca sistemi hafif değiştirerek olayı çözüyor.
  • İHO sonunda sayın Cumhurbaşkanının şike konusunda Fenerbahçe’yi koruduğuna inandı
  • Sayın belediye başkanı ve sayın Vali bu şehre yakışmıyorlar ikisi de Trabzonspor’lu değil.
  • Derin Trabzonspor İHO’nun yakasını bırakmıyor, Akyazı isimi konusunda da İHO köşeye sıkıştırıldı.
  • İHO çok hata yaptı ama Şener gibi hiçbir zaman bilerek ve isteyerek Trabzonspor’un çıkarlarına zarar vermedi.
  • İHO hukuk kuruluna tam yetkiyi vererek Trabzonspor’un herşey ve herkesten önce geldiğini ispat etti.
  • Lakin, iyi niyetine rağmen İHO İstinye yürüyüşünde yönetimine yürüyüşe gitmemesi konusunda baskı yapması sebebi ile hala gözümde acemi başkandır. 1 Milyon kişilik yürüyüşü yaptırdığı güne kadar da benim gözümde acemi başkan olarak kalacaktır.

Sevgiyle kalın…


NOT: Son 8 senedir spor yazısı yazdığım Internetspor.com sitesinde artık yazmayacağım.  Site editörlerinin Soma yazımı siyasi bulup yayından kaldırmalarına rağmen diğer yazarların hükümeti oven siyasi yazılarına izin vermesi sebebi ile ortaya çıkan çifte standart’dan dolayı artık yazılarıma burada devam edeceğim.  Biz hep temizlik ve adaleti savunduk. Adaletin olmadığı yerde kalmanında bir anlamı yok.  Yine de uzun yıllar süren beraberliğimiz sebebi ile Internetspor.com’a yayın hayatında başarılar dilerim. İnşaallah daha objektif olarak yayın hayatlarına devam ederler.

Tuesday, June 24, 2014

Adli Katliam: Şikenin tescili ve Aziz Yıldırım’ın affı.

Bugün Türk yargısının kara bir günüdür.  Yargitay’ın onadığı bir suçu gerekçeleri reddedmesine rağmen yeniden yargılamaya gidilmesine karar veren bu mahkeme belkide yüzyıllar boyu Türk yargısının açıktan şikeli kararı nasıl aldığını yazacak.

Bir mahkeme düşünün, başvuruyu yapanların gerekçelerinin hepsini reddedmiş. Buna rağmen kararda başka gerekçeler uydurarak yeniden yargılamayı sadece belli kişilere uygulamış.  Yani, suçlular arasında ayrıma gitmiş.  Sonuç itibari ile mahkeme,

“Evet şike ve teşvik var ama Aziz Yıldırım ceza alırken yanlış hesaplanmış” diyerek bir üst mahkemenin kararına yorum getirerek yargılamanın yenilenmesini istemiş.  Bırakın Türk yargısını hiç bir modern ülke yargı sisteminde böyle bir karar mümkün değildir.  Trabzonspor’un bir üst mahkemeye yapacağı itirazda kabul görecektir.  Bu yeniden yargılamada amaç süreci uzatmak ve Cumhurbaşkan’lığı seçimlerinde hem iktidarı hemde Fenerbahçe’yi kurtarmaktır.  Hep ne dedi Trabzonspor taraftarı?

Adalet er yada geç yerine gelecektir

Bundan bir gram şüphem yok.  Yaptıkları şike ve teşvikleri yok sayıp sadece başkalarını suçlayanlar, “yeni delil sunulamayacağını” bildikleri halde “yeni deliller var yer yerinden oynayacak” diyenler ADALET önünde bir kez daha rezil olacaklardır.  Biz Trabzonspor’lular olarak Türkiye Futbol Federasyonundan hiçbir zaman adalet beklemedik. Onlarin görevi şikeyi sahaya yansıtmamaktı.  Bu insanlar 3 yıl ceza verdikleri Şekip Mosturoğlu ve Ilhan Ekşioğlu’nun bile yöneticilik yapmasını engellemediler.  Türk yargısı kördü topaldı ama hep adaletli karar vermişti.  Malesef, 13. ACM’nin savcı ve hakimlerinin malum camia ve iktidarca etkilenmesi önce ucube bir savcı mütalasını sonrada bir ucube “sebepleri reddedilen yeniden yargılama kararı” ile Türk adaletine leke sürdüler. Bu karar yüksek mahkemelerden dönecektir çünkü tek amacı Aziz Yıldırım’ın ceza almasını engellemektir. 

Gelin mahkemenin kararlarına göz atalım:

"1- Görevsizlik ve yetkisizlik kararları verilmesine ilişkin taleplerin oy birliğiyle reddine;

2- Sanıklara kumpas kurulduğuna ilişkin iddialar sebebiyle yargılanmanın yenilenmesi taleplerinin oy birliğiyle
reddine;

3- Duruşma tutanaklarında sahtecilik yapıldığına ilişkin iddialar sebebiyle yargılanmanın yenilenmesi taleplerinin oy birliğiyle
reddine;

4- 6526 sayılı yasayla CMK’da yapılan değişikliklerin CMK 311/1-E maddesi kapsamında kaldığı değerlendirildiğinden, bu duruma göre hükümlüler Aziz Yıldırım, Olgun Peker, İlhan Yüksek Ekşioğlu, Abdullah Başak, Ahmet Çelebi ver Selim Kımıl hakkındaki yargılamanın yenilenmesi taleplerinin mahkumiyet kararları verilerek Yargıtay 5. Ceza Dairesince onanarak kesinleşen suçları yönünden CMK 318/1 maddesi gereğince oybirliğiyle
kabule değer olduğuna;

5- Yargılamanın yenilenmesine yönelik talepte bulunmayan diğer tüm sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesine oy çokluğuyla
yer olmadığına;

6- İleride telafisi imkansız zararlara sebebiyet vermemek açısından sanıklar
Aziz Yıldırım, Olgun Peker, İlhan Yüksek Ekşioğlu, Abdullah Başak, Ahmet Çelebi ver Selim Kımıl’ın CMK 312. Madde gereğince oy çokluğuyla infazlarının geri bırakılmasına, hapis cezaları kesinleşmiş olan sanıklardan Evren Kımıl, Hakan Karaahmet, Özden Aslan ve Samet Erdemir’in infazlarının geri bırakılmasının oy çokluğuyla reddine".

Şimdi vicdanımıza elimizi koyup kararları inceliyelim. İlk üç karar mahkemeye sunulan yargılamayı yenileme taleplerini reddediyor.  Dördüncü karar ise yasa değişikliğini öne sürüp verilen bazı cezalar için yeniden yargılamaya karar veriyor. Sonra dönüyor, aynı yargılamadan ceza alan ama yeniden yargılanmak için başvurmayanların durumlarının değerlendirilmesini engelliyor. Yani, ağlayana emzik diyor.  Son karar ise tam evlere şenlik.  Yanlış yazılmadıysa, Aziz Yıldırım üst düzey çete kadrosunun cezalarının infazlarının geriye bırakılmasına ama aynı çetede eleman olarak çalışıp ceza alan kişilerin cezalarının infazının geriye bırakılmamasına karar veriyor. Yani çete liderleri affediliyor ama çete elemanları cezaevine yollanıyor.

Böyle bir kararı ADALET’li bulup sevinen insanların kalplerine bir daha bakmalarını öneriyorum. Bu kararlarda malesef ADALET katledilmiştir ve büyük bir yargı kaosunun habercisidir.

Trabzonspor camiası her zamanki gibi Türkiye’de gerekli yerlere itiraz edeceklerdir. Bunun haricinde en önemli hamleleri de UEFA ve FIFA nezdinde yapacaklardır.  Şike ve teşvik sabittir. UEFA ve FIFA için Aziz Yıldırım ve çetesinin ne kadar ceza aldığının önemi yoktur.


Sevgile kalın.

Thursday, May 22, 2014

Şike ve Teşvik Gerçeği ve Türkiye Adaletsizliği

Bildiğimiz üzere UEFA TFF’nin Avrupa Ligine katılacağını duyurduğu Sivasspor ve Eskişehirspor için bir soruşturma başlattı.  Bir kaç yazı önce, şöyle demştim:

İnşaallah Sivasspor Avrupa’ya gitmeye hak kazanacak dereceyi yapar ve hep birlikte Fenerbahçe’nin tek başına şike yapmadığını görürüz”

Dualarımız kabul oldu ve Sivasspor EUFA Avrupa ligine gidecek takımlardan birisi ollarak aymaz TFF tarafından UEFA’ya bildirildi.  Bu bildirim yapılır yapılmaz, UEFA hem Sivasspor hemde Eskişehirspor hakkında soruştuma açacağını açıkladı.

Peki Neden? 

Nedeni çok basit aslında.  UEFA her iki takımında Nisan 2007’den beri direkt yada dolaylı olarak şike ve teşviğe bulaşıp bulaşmadıklarını beyan etmelerini ve kendisininde ellerinde olan bilgiler ışığında temiz olup olmadıklarına karar verceğini söylüyor.  UEFA’nın açıklamasında [1], her iki takımında 2014/2015 Avrupa Ligi Duzenlemeleri Belgesinin [2] 2.07.g, 2.08, ve 2.09 sayılı kurallarına göre inceleneğini söylüyor.  Can alıcı nokta 2.07.g bendidir çünkü bu Nisan 2007’den beri temiz olma kuralı üzerine.  Syle diyor:

2.07.g) it must not have been directly and/or indirectly involved, since the entry into force of Article 50(3) of the UEFA Statutes, i.e. 27 April 2007, in any activity aimed at arranging or influencing the outcome of a match at national or international level and must confirm this to the UEFA administration in writing.

Kısa tercümesi, her kulüp Nisan 2007 tarihinden bu yana şike ve teşviğe ile direkt yada indirect olarak bulaşmamış olmalı ve bunu yazılı olarak UEFA’ya vermeli diyor.  Yani, her iki takımda o tarihten beri şikeye yada teşviğe hiçbir şekilde bulaşmadıklarını yazılı olarak söylemek zorunda.

2.08 ve 2.09 bentleri ise, bu yazılı beyana rağmen UEFA’nın gerek kendi elindeki belgelerden, gerek yerel federasyon ve mahkemelerden elde edeceği belgelerden kulüpleri inceleyeceğini söylüyor.  Fenerbahçe için yapılan incelemelerde her iki kulübünde adınn geçmesi sebebi ile UEFA her iki kulüp hakkında da belgelere sahip.  Yani, Yargıtayın gerekçeli kararını baz alsalar bile bu iki kulübümüzün Avrupa Ligine gitmeleri bayağı zor.  Özellikle Sivasspor’un gitme ihtimali sıfır çünkü Mecnun Odyakmaz, Mehmet Yıldız, ve Korcan Çelik şike ve teşvikten ceza aldılar ve Yargıtay suçların sabit gördü.  Sadece Mecnun Odyakmaza verilen cezanın yeniden hesaplanmasını istedi.  Yani suç sabit ama cezanın yeterli olup olmadığının yeniden hesaplanması istendi. 

Eskişehirspor’un durumu biraz daha farklı.  Kulüp olarak şike yada teşvike herhangi bir yöneticisinin karışmadığını iddia edecek ve o şekilde savunma vereceklerdir. Buradaki püf nokta Bülent Uygun’un pozisyonunun ne olduğu.  Eğer sadece teknik direktör ise belki kurtarma şansı var. Eğer bizim bildiğimiz gibi Futbol Direktörü ise yönetici konumunda sayılması çok büyük ihtimal.  Ayrıca sıfır tolerans ve direkt yada dolaylı olarak karışmak yeterli dediği için UEFA bu yıl Eskişehir’in Avrupa Lig’inde mücadele etmesini yasaklayacaktır.

Bu işin başından beri, asıl olanın Türkiye’deki sportif yargılama olduğunu söyledim.  Eğer zamanın TFF’si ve Etik ve Tahkim kurulları, şike ve teşviğe karışan takımlara gerekli cezaları vermiş olsaydı, şu anda bizim takımlarımızda Juventus gibi rahatça Avrupa kupalarına gidebileceklerdi.  Bu cezalar verilmedikçe, şike ve teşvikte adı geçen her kulübün başında UEFA soruşturmaları demoklasin kılıcı gibi duracaktır.  Dolayısiyle, suçun kesinleştiği maçlarda adı geçen takımlar ligde başarı durumlari ne olursa olsun, ileriki yıllarda bu iki takımımızın düştüğü durama düşeceklerdir. TFF gerekli cezaları vermediği sürece UEFA bu takımları kupalarına alırken hep sorgulayacak ve şikeci ve teşvikçiliğimiz her sene Avrupa’nın gündeminde olacaktır.

Peki Neden?  Fenerbahçe kulübünü ve Aziz Yıldırım’ı korumak için. Bir takım için ve bir kişi için bütün takımlarımız hatta liglerimiz her zaman töhmet altında kalacaklardır. Bu sebeple artık Türkiye kendi adaletini kendisi yerine getirmeli ve şike ve teşvikte suçu sabit olan (yargıtay gerekçeli kararına göre) her takıma cezalarını vermeli ve dosyayı öyle kapatmalıdır. Ancak bu şekilde Avrupa’ya gitmeye hak kazanan takımlarımız, Nisan 2007 kuralından kurtulabilirler. Mektuplarında, şike yada teşvikte bulunduk ama cezamızı çektik diyebilir ve Avrupa kupalarına rahatça katılabilirler.

Yargıtayın gerekçeli kararına göre suçları sabit olan yönetici ve futbolcular ile suç unsuru olan maçları tekrar hatırlayalım [3]:

Şikenin sabit olduğu maçlar:
Kardemir Karabükspor-Fenerbahçe: (8 Mayıs 2011, 0-1)
Fenerbahçe-Ankaragücü: (15 Mayıs 2011, 6-0),
Sivasspor-Fenerbahçe: (22 Mayıs 2011, 3-4),
Fenerbahçe-İstanbul Belediye: (1 Mayıs 2011, 2-0)
Beşiktaş-İstanbul Belediye (Ziraat Türkiye Kupası finali, 11 Mayıs 2011)

Teşvik priminin sabit olduğu maçlar:
Eskişehirspor-Trabzonspor (22 Nisan 2011, 0-0)
Trabzonspor-İstanbul Belediye (15 Mayıs 2011, 3-1)
Trabzonspor-Bursaspor (17 Nisan 2011, 1-0)

Beraat Edilen Maçlar:
Manisa-Trabzon (21 Şubat 2011)
F.Bahçe-Kasımpaşa (26 Şubat 2011)
Bursa-İstanbul Belediye (6 Mart 2011)
Gençlerbirliği-F.Bahçe (7 Mart 2011)
Gençlerbirliği-Trabzon (20 Mart 2011)
Eskişehir-F.Bahçe (9 Nisan 2011)

Suçu Sabit Yöneticiler ve Futbolcular:
Aziz Yıldırım (Fenerbahçe Başkanı)
Alaaddin Yıldırım (Fenerbahçe)
Sekip Mosturoğlu (Fenerbahçe Yöneticisi)
İlhan Ekşioğlu (Fenerbahçe Yöneticisi)
Cemil Turan (Fenerbahçe)
Samet Güzel (Fenerbahçe Tercumanı)

Bülent Uygun (Eskişehirspor Futbol Direktörü)
Ümit Karan (Eskişehirspor)

Mecnun Odyakmaz (Sivasspor Başkanı)
Mehmet Yıldız (Sivasspor Futbolcusu)
Korcan Çelikay (Sivasspor Futbolcusu)

İbrahim Akın (İstanbul Belediyespor)
İskender Alın (İstanbul Belediyespor)

Gökçek Vederson (Bursaspor)

Serdal Adalı (Beşiktaş Yöneticisi)
Tayfur Havutçu (Beşiktaş Teknik Direktörü)

Bu karar özetine göre, şike yada teşviğe direkt yada dolaylı olarak bulaşmış takımlarımız listelersek:

Fenerbahçe
Beşiktaş
Sivasspor
Gençlerbirliği
İstanbul Belediyespor
Eskişehirspor
Bursaspor


Bu takımlarımızın hepsi  Türkiye’de şike ve teşvikin cezaları verilmediği sürece Avrupa’ya giderken hep korku ve stress yaşayacaklardır.  Bu sene Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’ne gidişi bile şüphelidir.  Bekleyip göreceğiz.

Son Söz: UEFA’nın şike ve teşvik sebebi ile kulüplerimiz her yıl sorgulaması ve ceza vermesi herkesin utanması gereken bir durumdur. Bize bu utancı yaşatan başta Yıldırım Demirören, Aziz Yıldırım, Yayıncı Kuruluş, İstanbul Medyası, ve en önemlisi bütün siyasi partilere hakkı yenenlerin hakkını helal etmediğini adım gibi biliyorum. Bu kul hakkı onların ayağına her safhada dolanacaktır. 

Adalet değerli bir hazinedir, bir gün herkese lazım olur – Şenol GÜNEŞ



Kaynaklar:
[1] UEFA Disiplin Açıklamaları, http://www.uefa.org/disciplinary/

Wednesday, May 14, 2014

Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey….

Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey….

Sayın başbakanımız USA'daki kazalara bakarken keşke 100 sene önceki değil bir kaç sene önceki kazayı örnek verebilseydi ve daha çok çalışmalıyız deseydi!
Pensilvanyadaki maden kazasında bir kaç saat içinde yeri delip yeni asansör kurup içerideki tüm madencileri kurtarmışlardı. Bu elde edilmesi zor bir teknoloji değil! Geliştirilmesi yada transfer edilmeside çok pahalı değil.
Tek yapılması gereken insan sağlığının değerini iyi anlamak.
Bizim sorunumuz bu!

Ve bu sorun ne AKP hükümetinin getirdiği bir sorun ne de CHP yada MHP sorunu.  Sorun millet olarak insanımıza verdiğimiz yada vermediğimiz değerde saklı! 

Bu "Türk askeri yemez, içmez, üşümez, ve ölmez" zihniyetindeki derin sorun.
Bu "ölen öldü kalan sağlar bizimle" zihniyetindeki sığlık!
Bu "bu işin tiynetinde ölüm var" zihniyetindeki edepsizlik!
Bu "karbondioksitten öldüler, yanmadılar, güzel öldüler" cümlelerindeki ahlaksızlık ve aymazlık!
Bu "köprüleri, binaları, yolları açarken övünüp, her göçükten sonra ne yapalım kader, tadiri ilahi" zihniyetindeki dinsizlik!

Dedim ya sorun ne AKP, CHP, MHP ne de sağ, sol, kapitalizm, sosyalisim sorunu!

Sorun insanımıza vermediğimiz değer sorunu!

Ve en acınacak halimiz ise, belkide 300-500 kişiye ulaşacak ölü  sayısının, bir bilemediniz iki hafta sonra saçma sapan bir siyasi gündem ile unutacağımızdır.

Kocaeli depremini unuttuğumuz gibi…
Van'ı unuttuğumuz gibi.

Sivas'ta yananları unuttuğumuz gibi..
Reyhanlı’da sehven öldürülenleri unuttuğumuz gibi!
Dersim’de yapılan katliamları unuttuğumuz gibi..
Kahramanmaraş katliamını unuttuğumuz gibi..
Bağlarbaşı katliamını uttuğumuz gibi...
Terörle mücadelede ölenleri unuttuğumuz gibi…
Köylerinde dıçkı yedirilen insanlarımızı unuttuğumuz gibi…

O yüzden, bırakalım hükümetin aymazlığına yüklenmeyi, bırakalım ihmalkar şirketi savunmayı…
Bari bir kez olsun insanımıza değer verelim ve bu afette sorumluluğu olan her kim var ise cezasını adil yargılama sonunda verilmesini sağlayalım.

Herşeyden önemlisi, AKP’liysek siyasileri ve şirketi savunmak zorunda hissetmemeli, CHP yada MHP’liysek hükümeti her müsibetin sebebi görmemeliyiz.  Dünyada hiçbir sorun tek taraflı değildir.

Şairinde dediği gibi:

Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey….

Bu faciada hayatını kaybeden insanlarımıza Allahtan rahmet, geride kalanlarına da dayanma gücü versin.  Ateş düştüğü yeri yakıyor her zamanki gibi…


Sunday, May 11, 2014

3 Temmuz 2014 Türk Futbolunun Miladı Olmalı!

Trabzonspor Avrupa ligi için önemli gibi gösterilen ama gerçek anlamda gelecek için önemli olan bir maça çıktı.  Avrupa ligine her halükarda Sivasspor gidemeyeceğine göre Kasımpaşa ve Karabükspor için çok önemli bir kapanış haftası yaşanacak önümüzdeki hafta.  Bu iki takımdan birisi Trabzonspor ile birlikte Avrupa Ligine gidecektir. 2011 yılındaki şike ve teşvikten temiz kağıdı veremeyecek olan Sivasspor Avrupa Ligine gidemeyecektir. Böylece Fenerbahçe’nin şikeyi kendi başına mı yaptı safsatasını millet empoze edenlerin mumları sönecektir.

Gelelim maça, öncelikle PasoLig gibi saçmalığı Trabzonspor’lu hanım ve çocuklara yaşatan başkanımız sayın Hacıosmanoğlu ne kadar kısa görüşlü olduğunu bir kere daha göstererek bizi şaşırtmadı.  Cezalı olduğu halde stadlarda cirit atan Aziz Yıldırım örneği varken kalkıp geçerliliği tartışmalı bir uygulamayı sırf saçma sapan sebeplerle uygulatması kabul edilemez. Altı üstü para cezası gelebilecekti ama hiç olmazsa Avni Aker’imiz anneler gününde kadınlarımız ve çocuklarımız ile dolacaktır.  Bunu yapmayarak taraftara yine ihanet etti.   Seçildiğinden beri hayal kırıklığı yaratma rekorunu eline geçiren başkanımız lig sonuna kadar şovuna devam edecektir. Ama lig bittikten sonra inşaallah aramızda olmayacak.  Maçın skoru 4-1 olmasına rağmen üç tane duran top gölü olması oyundaki kalitesizliği göstermeye yetiyor. İlk golde Mustafa’nın bir defans oyuncusunun hiç bir şekilde yapmaması gereken topa arkasını dönmesi büyük etkendi.  Bu kadar üst düzey maçlara çıkmış bir defans oyuncusu hiç mi öğrenmez. Hiç bir şey yapamıyorsa Bosingwa’yı izler kendini geliştirmek isteyen insan.  İlk yarıda Galatasaray ataklarının gol olmasını engelleyen Onur serbest vuruştan iki gol yedi malesef. Bir ara kaleye atılan şutlarda Trabzonspor 18’e 14 önde olmasına rağmen isabetli vuruş sayısında 4’e 8 gibi bir fark vardı. Bu fark skordaki farkin oluşmasını da sağladı. Trabzonspor’un gol ayakları malesef çok isabetsiz vuruşlar yaptılar.  Rakibin en kötü iki golcüsünün 2010-2011 şampiyonu takımında olması ve karşılığında Trabzonspor’daki gol ayaklarının yetersizliği sonucu belirledi.  Sağlık olsun.  En azından 90 dakika oyunu bırakmadılar. Yarım efor sarfeden yabancılar yerine %100 efor sarfeden yerli oyuncuyu tercih ederim.  Eğer Hami hocayla devam edilir ve %100’ünü sahaya verecek yabancılar transfer edilebilirse, seneye bu takım çok daha üst sıralarda yer alır. Başkanımız sayın Sadri Şener’i devamlı eleştiriyor ama hala onun transfer ettiği oyuncular ve 1461’de parlattığı oyunculardan medet umuyor.  Hemde bile bile düşmesine sebep olduğu ve kambur olarak gördüğü 1461’den.

Bir başkan düşünün “bir ay içinde kupa köprüden geçecek” diye tüm kongre üyelerini kandıran ve “olmazsa yüzbinlerle yüreceğiz” diyen ama iş ciddiye bindiğinde İstinye’ye yürüyen taraftarı engellemeye çalışan bununla da yetinmeyip yöneticilerini “yürüyüşe katılan bir daha yanıma gelmesin” diye tehdit eden bir garip Trabzonspor başkanı. Verdiği tüm sözleri tutamamış ama bunun altında ezilip adam gibi gidememiş bir başkan.  Taraftar ne yaparsa engelemeye çalışan ama taraftar başarılı olunca eylemlere sahip çıkan bir fırsatçı Trabzonspor başkanı.  “Trabzonspor siyasetin değil siyaset Trabzonspor’un emrinde olacak” diyen ama seçildikten bir kaç hafta sonra bir siyasi partinin mitinginde kürsüye çıkan, hızını alamayıp Gezi’ye giden Trabzonspor taraftarına laf eden bir garip başkan.

Şimdide tertemiz bir kampanya olan ve sadece ve sadece Trabzonspor taraftarları tarafından başlatılıp büyütülen “Adalet İçin Feneri Yak” kampanyası 150.000 imzaya gelince destek olmaya karar vereceğine adım gibi eminim.  Lütfen başkanım, bu güzel ve etkili kampanyaya destek verip değersizleştirmeyin!  Bu Trabzonspor taraftarı size ve sizin gibilere rağmen tam 3 yıldır adalet mücedelesini onurlu ve saygın bir şekilde devam ediyor.  İnşaallah bu kampanya bir kaç milyona ulaşacak ve ülke içi ve dışındaki gerekli yerlere ulaşacaktır. Bununla da kalmayacağını size şimdiden haber vereyim.  Bu kampanya büyüyecek ve belkide 3 Temmuz 2014 tarihinde milyonlar YÜRÜYECEK ve Türk futboluna temiz futbol adına milat yaşatacak!


Lütfen siz gelmeyin!!!

Saturday, April 26, 2014

#AdaletİçinFeneriYak ?

Öncelikle Hami Mandıralı hocamızı ve son 5 haftadır emeklerini ve alinterlerini ortaya koyan oyuncu arkadaşlarımı mücadelelerinden dolayı tebrik ediyorum.  Bu şekilde mücadeleyi bırakmadan devam ederlerse ligi daha iyi yerde bitirebilirler.

Trabzonspor’daki bu değişimde Hami hocanın dik duruşu ve oyun anlayışının etkisi yanında en büyük etken hemen herkes tarafından gözden kaçırılıyor.  Trabzonspor takımı bireysel yetenek olarak hem Türk hemde yabancı oyuncuları açısından gayet iyi durumda olan bir takım olmasına rağmen  sezon başında  kondisyoner konusundaki büyük şanssızlık ve sonrasındaki boşvermişlik sonucunda koşmayan ve mücadeleyi kaybedincede agresif olan bir takım olmuştu.  Mustafa hocamız ne hikmetse bu konuyu bir türlü halledememiş yada halletmemişti. Bu durum birinci yarının bitişi ile değişti ve takımın profesoyonel bir kondisyoneri oldu.  Bu durum takımın yavaş yavaş düzelmesini sağladı çünki yeni kondisyonerin çok vakti yoktu. Buna bazı futbolcuların geç gelişide eklenince gerekli hızlı yüklemeyi yapmak mümkün olmadı. Bu sebeple ikinci yarıda hem oynayarak hemde kısa kısa yüklemelerle takımın kondisyonunun yükseltilmesinden başka care kalmadı. Bu sebeple ikinci yarının ilk maçlarında bir hafta iyi iki hafta kötü mücadeleler görüldü.  Bu durum Mustafa hocamızın istifa ettiği maçlar zamanında artık düzelmiş ve koşu anlamında takım normal seviyelere gelmişti.  Mustafa hocamızın gitmesi ve Hami hocamızın bazı yavaş ve mücadele sorunu olan oyuncuları takımdan ayırması sonucunda Trabzonspor takımı modern futbolun normal koşu miktarlarına ulaştı.  Bu kondisyon hem oyuncuların yeteneklerini 90 dakika eşit kullanabilmelerini hemde rakipleri sıkıştırılabilmelerini sağladı.  Bu iki etkene Hami hocamızın bilinen futbol şansıda eklenince hükmen yenildikleri maç dışında yenilgi almadıkları bir periyodu geride bıraktılar.

Tekrar canı gönülden teşekkürler.

Bundan sonra yapılması gerekenler çok daha önemli. Yakalanan ivmenin devam etmesi ve mümkünse yönetim ve başkan nezdinde takımın rahat bırakılması çok büyük önem taşıyor. Unutmayalım ki hem kaleci antrenörümüzün hemde Mustafa hocamızın gidişinde bu durum çok etkili olmuştur. Özellikle başkanımız ve yönetim dışındaki danışmanları kadro yapmaya ve kadroya mudahil olmaya kalkınca Mustafa hoca kontrolü kaybetti.  Volkan, Colman, ve Malouda örneklerini vermek sanırım yeterli olur. Burada detaylarına girip moral bozmak istemem. Lakin ya Hami hoca başkanın telkinlerini bir şekilde dinlemiyor yada artık başkan ve danışmanları müdahale etmeyi bıraktılar. Her iki durumda iyi olduğundan hangisinin olduğunun önemi yok. 

Trabzonspor kulübünün yönetiminin bile olmadığı bir ortamda yine kendi çocukları ve bir kaç iyi yabancı ile Hami hoca durumu toparladı.  Gerçek bir yönetim ve iyi bir kaç oyuncu transferi ile Hami hoca bu takıma güzel futbol oynatabilecek kalitede olduğunu gösterdi. İnşaallah camianın kendi insanını yeme hastalığı nüksetmez ve Hami hocanın bir şekilde takımdan uzaklaşması sağlanmaz.

Adaletin olmadığı bir ligde, basın ve siyasetin devamlı rakiplere çalıştığı bir ligde Trabzonspor’un özüne dönüp kendi varlıklarını iyi yabancılarla harmanlamaktan başka çaresi yoktur.  Ancak bu şekilde sahada hakemi ve rakiplerce teşvik edilen rakiplerini de yenebilecek güce ulaşabilir.  Bu yeniden yapılanmayı Sadri Şener güzel yapmış ve 2010-2011 sezonunda bunu şampiyonluk ile taçlandırmıştı.  Aynı yöntemi bu sefer kendi çocuklarını toparlayarak yapmak zorunda Trabzonspor.  UEFA’nın ekonomik anlamda ortaya koyduğu kurallar ve Türkiye’mizde adaletsiz dağıtılan futbol pastası bundan başka bir yolu Trabzonspor’a kapatmaktadır. 

Şu andaki takımda 7 Trabzon 1461’li oyuncunun olması ve takıma katkısını görünce, 1461’in düşecek oluşu bu yönetimin en büyük ayıbıdır.  Bu yönetim sadece ve sadece yakınmış ve doğru dürüst çözüm üretememiştir. Bütün kararları anlık ve tek başına alan bir başkanın 4 aylık serüvenden sonra yola gelmiş olması malesef bir şey ifade etmiyor Trabzon 1461 özelinde.  Sayın Hacıosmanoğlu şampiyonluğu getiren başkan olarak bilinemeyecek ama Trabzon 1461 takımını düşüren başkan olarak bilinecek.  

Gelelim başlığımızın temeline. Herkesin bildiği gibi Fenerbahçe propaganda makinası bir süredir Adalet İçin Fener Yak adında yüzsüz bir kampanyayı hiç utanmadan sürdürmektedir.  Bu kampanyanın akıl babası ve maddi kaynağını sunan sayın Ali Koç, olayı Anayasa Mahkemesi’ni ziyaret etmeye kadar getirmiş ve bu hafta CHP ve MHP’yi de eklemiştir.  AKP ayağı Mahmut Uslu ve Kığılı tarafından yürütülen ve Rıdvan Dilmen ve Acun Ilıcalı aracılığı ile Başbakan seviyesine çıkarılan bu şike aklama propogandası Fenerbahçe tarihine kara leke olarak eklendi.  Bu kokuşmuşluk ve yüzsüzlüğe rağmen Türk Mahkemeleri Aziz Yıldırım ve diğer sanıkların yaptığı tüm itirazları reddetmiştir.  Yapılan tek şey adaletin geçiktirilmesidir ve bu haksızlığa tüm siyasi yelpaze prim vermektedir. Türkiye tarihinin gördüğü en büyük suç aklama propogandası yapılmaktadır ama buna rağmen ortadaki pisliğin büyüklüğü ve Türk Mahkemelerinin o kadar baskıya rağmen hala delillere gore karar vermesi sonucunda bir türlü işlenen suçu aklayamamışlardır.

Suçu aklayamayınca suçu basitleştirmeye ve yargılamanın adil olmadığını göstermeye yönelmiş Aziz Yıldırım ve çetesi, şimdi Adalet İçin Fener Yak diyerek hem yargılamayı yapan mahkemeyi, hem Yargıtay’ı hem de akabindeki bilumum yargı kurumunu adil yargılama yapmamakla suçlamaktadır.  Bu kadar büyük propogandaya rağmen hala 30 milyon olduğu söylenen taraftarını harakete geçirememiş bir Aziz Yıldırım’ın şike yapmadık demesine bizim inanmamız mümkün değildir.

Eğer Türk futbolu temizlenmek isteniyorsa: Önce haklıya hakkı verilmeli ve suçu işleyenlerde hem sportif hemde kişisel olarak cezalandırılmalıdır. Kişiler ve kurumlar ayrılmalıdır masalına insanlar inandırılamamıştır. Aziz Yıldırım bile arabayı çalmak için kapıyı açıp anahtarı kontağa soktuğunu ama arabayı çalmadığını itiraf etmiştir. Çaldığı emek ile Fenerbahçe’yi haksız yere şampiyon yaptığına göre Fenerbahçe kulübü ve suç ortakları gereken cezayı almalıdır. Bu cezanın boyutunun pek bir önemi yoktur aslen ama bu ceza verilmek zorundadır. Aksi takdirde Türkiye’de futbol hep şiddetin ve pisliğin olduğu bir kurum olarak kalacaktır.

Bu süreçte Adalet için emek veren tek bir kitle kalmıştır: Trabzonspor taraftarı.  Tamamen gönüllülerden oluşmuş hukuk kurulu Fenerbahçe’nin zengin ettiği avukat ve hakimlerce bile alt edilememiştir.  Suçun bu kadar bariz açık olması ve bir çok kere itiraf edilmesi bu gönüllü hukuk kurulunun en büyük yardımcısı olmuştur.  Trabzonspor taraftarı başta UEFA ve FIFA nezdinde yaptığı email ve fax kampanyaları ve temiz futbol eylemleri ile bu adaletsizliği gümdemde tuttu ve tutmaya devam ediyor.  Bu süreçte hep akıllı işer yapan Trabzonspor taraftarı şimdide Adalet İçin Feneri Yak kapmanyası ile gündemi belirlemeye başlamıştır.  Sanal ortamda canlanan bu kampanya yakında imza kampanyasına dönüşecek belkide Türkiye tarihinin gördüğü en büyük yürüyüş ile sonlanacak.   

Şairin dediği gibi:

Sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkarız aydınlığa?

Bu kadar büyük bir emek hırsızlığının milli ve uluslararası bütün mahkemelerce tescillenmiş olmasına rağmen TFF müdürlüğünce sahaya yansımadığı şeklinde aklanmaya çalışılması bu ülkenin gördüğü en büyük suç aklama operasyonudur ve bunda emeği geçenlerinde cezalandırılması şarttır.  

Eğer adaleti istiyorsak suçlu cezasını çekmelidir.  Birilerinin bu haksızlığın cezasını çekmesi gerekmektedir. Aziz Yıldırım ve ekibinin hapise girmesinin bir önemi yoktur. Önemli olan Fenerbahçe takımının haksızlığı tescillenen bir ünvanı resmi olarak hala tutabilmesidir.  Bu ayıp örtülmeden Aziz Yıldırım ömür boyu cezaevinde kalsa adalet yerini bulmuş olmaz.  Kaldı ki ceza alması gereken tek kulüp Fenerbahçe değildir. Bu şike ve teşvik aktivitelerine katıldıkları tescillenen diğer takımlarda ceza almalıdır.  Bu sebeple Sivasspor’un dördüncü olmasını Trabzonspor’un dördüncü olmasından daha fazla istiyorum çünki Sivasspor’un UEFA’ya temiz belgesi veremeyeceğini adım gibi biliyorum.  Şike ve teşvik tek başına yapılamayacağına göre diğer suçlu takımlarında ceza görmeleri ve tabiri yerinde ise yanmaları gerekmektedir.

Bu sebeplerle Trabzonspor taraftarı Fenerbahçe’nin propaganda makinesinin  Adalet İçin Fener Yak kampanyasına karşı bir kampanya ile cevap vermeye karar vermiş.  Arkalarında hiçbir siyasi güç, basın, ve para olmayan Trabzonspor taraftarı bu kadar siyasi destek, para ve basın ile yapılan Adalet İçin Fener Yak kampanyasından daha çok ses getirecek gibi görünüyor.
Bu kampanyanın Twitter’daki hashtagı:  #AdaletİcinFeneriYak
Ayrıca Facebook üzerinden kurulan sayfaları:  https://www.facebook.com/AdaleticinFeneriYak

Yakın zamanda Change.org’dan da bir imza kampanyası başlatılacağı söylenen bu kampanya ile Trabzonspor taraftarı adalet için tekrar sahalara inmiş gibi görünüyor.

Bu süreçte Trabzonspor taraftarının çokça kullandığı bir söz ile bitirelim:

Adalet gelsinde isterse kıyamet kopsun…


Muhabbetle…. 

Friday, February 28, 2014

Şikeyle Değil Onur’uyla Avrupalı

Tabzonspor YEFA ligi guruplarından çıkıp rakibin Juventus olduğu ortaya çıkınca bir sonraki turlar için şansın azlığı konuşuldu hep.  Mustafa hocamızın öncelikli defans taktiği bizi guruplardan rahat çıkardı. Avrupa kupalarında bu takdik çok işe yarıyor, özellikle guruplarda.  Daha sonra gerek ligteki kötü gidiş gerek forvet transferinin yapılamaması takım üzerinde çok baskı oluşturdu.  Üst üste kaybedilen maçlardan sonra Mustafa hoca istifa etti.  Bu istifa çok gecikmişti.  Bir futbol takımının teknik adamı istifa ettiği an ya hiç dönmemeli yada döndükten sonra kovulana kadar gitmemeli. Mustafa hocamız Trabzonspor’u düşündüğü için ikisinide yapamadı.  Hami hocanın gelişi ile takım biraz ivme kazandı ve düzelebileceğinin sinyallerini verdi.  Ligdeki futbollarını biraz daha düzeltebilirlerse ligi Avrupa kupalarına gidebilecek yerde bitirmeleri mümkün.  Hami hocada bu inancı görüyorum ve başarılı olacağına da inanıyorum.

Sonuçta 200-2011 travmasının devam ettiği, tüm iyi oyuncularının ya gittiği yada formsuz olan bir camianın Avrupa’da ciddi başarı elde etmesi mümkün değildi.  Son üç senede takıma kazandırılan bir kaç iyi oyuncu sayesinde takım ayakta kaldı bu güne kadar.  Hacıosmanoğlu gibi çok iyi niyetli ama beceriksiz olması ve Trabzonspor’u siyasetin kucağına itmesi camianın daha çok parçalanmasına sebep oldu. Bu yönetim şike konusunda bile nerede ise tam bir sene zaman kaybetti ve daha yeni bu işe gönül vermiş avukatları göreve çağırdı.  Sonuçta futbolda teknik adam değişikliğide başkan değişikliği de olan ve belkide olması gereken şeyler.  Trabzonspor bunları yaşadı.  Hem TFF, hem taraflı basın, hemde Şike ve Teşvik lobisinin uzantılarında devamlı baskı altında tutulan Trabzonspor’un bundan daha iyi yerde olması gerçekten zordu.   Bu ülke dürüst insanını sevmiyor. Bu ülke ya yolsuzu, ya hırsızı, yada sansasyon yaratan insanları seviyor.  Sistem hiçbir zaman adaletten yana işlemiyor.  Sistem hep güçlüden yana izliyor.

Bu şartlar altında Trabzonspor’um hala temiz kalabilmiş ve hala onurlu mücadele veriyorsa benim için yeterlidir. Adalet belki hemen gelmez ama er yada geç yerine gelir. Dünyevi anlamda gelmezse ilahi anlamda adalet mutlaka yerine gelir. Açık bir şekilde şike ve teşvik yapanlar ve bu kişileri koruyanlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar başarılı olamıyorlar.  Bir şekilde Ilahi Adalet buna izin vermiyor. 

Yani, şikeyle kazanmak yerine Onur’lu bir şekilde kaybetmeyi isterim.  Bunu Trabzonspor camiası kadar özümseyen başka bir camiada görmüyorum ve bu sebeple Trabzon’lu olmadığım halde Trabzonspor’a gönül veriyorum.

Şu aralar Fenerbahçe TFF’yi ligten çekilmekle tehdit ediyormuş.  TFF UEFA’ya çağrıldı ve basında bu çok güzel haber olarak verildi.  Unutulmamalıdır ki basın ne zaman UEFA’dan güzel haberler verirse o zaman Şike ve Teşvik lobisi UEFA’dan sopa yiyor.  Ligden düşürülecekleri kesinleşenler şimdi ligden biz çekildik deme gayretindeler. Her zaman kullanıp çöpe attıkları hakemlerden yakınıp TFF’ye ligden çekiliriz demeleri de bundandır.
Uzun lafın kısası...

Teşekkürler Trabzonspor’um…

Şike ve Teşvikle bizim yüzümüzü kara çıkarmadığın için…

Onur’lu mücadelenle sadece saha içinde kaldığın için…

Ne olursa olsun haksız kazanç peşinde koşmadığın için…

Teşekkürler…



Monday, February 10, 2014

Adalet ne? Siz kim?

Herkesin sonradan söylediğini ben baştan söyleyeyim. Yunus Yıldırım Fenerbahçe’nin penaltısını vermedi. Ayrıca Egemen’in pozisyonunda rakip oyuncunun kandırmasına geldi.  Nerede ise bütün medya Yunus Yıldırım’ı katlediyor şimdi.  Iyi hakem mi hayır. Peki yeni mi ortaya çıktı Yunus Yıldırım’ın bu huyu? Hayır. Yeni olan Yunus Yıldırım’ın herkese uyguladığı tarifeyi Fenerbahçe’ye uygulaması. Daha önceki maçlarda yaptıklarına ses çıkarmayanların bugün konuşmaya hakkı yok. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Ikinci yarının ilk maçında yine bu hakem Trabzonspor’un penaltısını benzer pozisyonda hemde 4. hakemin uyarısını rağmen vermedi. Hemde Trabzonspor ceza alanı önünde Trabzonspor defans oyuncusunun sakladığı eline çarpan topa serbest atış verdiği halde vermemişti bu penaltıyı.  Bugün hak adalet diye ağlayanlar o gün neredeydi ki bu hakem yine büyük bir takımın maçına verildi. O maçın gözlemcisi Yunus Yıldırım’a kimbilir kaç puan verdi ki iki hafta sonra büyük bir maça verildi.

Hiç kusura bakmayın bu sizin eseriniz!  Siz kimsiniz? 


Başta Lig TV: Bu gibi pozisyon başka takımlara olduğunda sustuğu için.

Sonra Merkez Hakem Kurulu: Bu tip hakemlere önlem almadığı bilakis yüreklendirdiği için. Bir hakem düşünün ki penaltı vermiyor diye nerede ise övünüyor ve övülüyor.  Ne zamana kadar peki, ucu Fenerbahçe’ye dokunana kadar.  Yüzsüzsünüz hiç kusura bakmayın.

Sonra SÖZDE spor basını:  Bu basın ki belkide yüzyılın şikesini örtmek için kılıktan kılığa giriyor. Bugün adalet abidesi kesilen Mehmet Demirkol bile Trabzonspor bu durumu (şikeyi) hoşgörsün olsun bitsin diyebiliyor. Neden? Ucu Fenerbahçe’ye dokunuyor. Türk spor basınında gerçeği görüp ona göre yazıp çizen bir kaç objektif yazar var.  Onların çoğunun mesleğide gazetecilik değil. Spor gazeteciliği hiç değil.

En son olarak devlet geliyor ki en büyük suçlu konumundalar. Oy uğruna büyük takımların her türlü pisliğine amenna dediler. Bedavadan stadlar yaparak haksız olarak güçlenmelerini sağladılar. Maşa TFF yönetimi seçerek yüzyılın şikesini sahaya yansıttırmadılar.  Hemde uyduruk bir sebeple. Türk futbolunun marka değeri azalırmış…

Ne marka değerinden bahsediyorsunuz?


Türkiye Süper Ligi’nin sponsoru Spor Toto (devlet), yayıncısı LigTV (devlet), Türkiye Kupasının sponsoru Ziraat Bankası (devlet).  Yani markayı yaratan devlet, parayı veren devlet, tabi düdüğü çalanda devlet.  Ortada bu kadar şike ve teşvik varken, tam dört milli ve uluslararası mahkemeden tescillenmişken, ve sen bu takımlara ceza vermemişken bu ligin marka değeri üç kuruştur. O yüzden değerinden fazla para veren Digitürk battı. O yüzden hiç bir şirket Spor Toto’nun verdiği miktarda sponsorluk ücreti vermedi. O yüzden Türkiye Kupası’na gerçek sponsor çıkmadı.  Kendinizi kandırmayın Türk futbolunun marka değeri falan yok.  Marka değerini yükselten en büyük değer milli takımdır ve onun nerelerde süründüğü ortada.  Şikenin cezasız kaldığı bir ligin ne marka degeri olabilir ki?

Bu kadar adaletsiz bir futbol aleminin ortaya çıkmasındaki en temel öğeler olarak adalet istiyoruz demeyin. Allah çarpar önce.  Zaten çarpmaya da başladı.

O kadar pislik var ki bu pisliği temizlemek için seçilen TFF ve onun atama kurullları bile iki FB yöneticisine, iki futbolcuya şike ve teşvikten ceza verdi. Bunu yaparken sahaya yansımadığını okutup üfletip anladılar ve takımlara ceza vermediler. Yanlış anlamayın ceza alması gereken Fenerbahçe değildir sadece. Şike ve teşvik bir takımla yada bir insanla olmaz.  Bu yüzden Sivasspor başkanı da ceza almıştır. Manisaspor’da ceza alacaktır. Eskişehirspor Bülent Uygun’un teknik adam olması ve yönetici bazında yakalanmadıkları için ceza almayacaktır. Yani herkesi kandırdıkları gibi şike ve teşvik sadece bir takım tarafından yapılmamıştır.  Eğer yargıtayın gerekçeli kararını bir kere okursanız şike ve teşvikin tek aktörünün Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım olmadığını görürsünüz.

Bu sebepledir ki bugün adalet savaşçısı görünmeniz yada düdüğünü astırırız naraları atmanızın bir gram değeri yoktur. Kendisi adaletten bihaber bir insanın “biz sadece adalet istiyoruz” demesi abestir. Bu demeci canlı verenlerin olması ise daha büyük bir utançtır.  Aziz Yıldırım cezalı iken ve üstüne üstlük akreditasyonu olmamasına rağmen soyunma odalarına kadar girebilmişken siz neyin adaletinden bahsediyorsunuz.

Aslında olay çok basit. 2010-2011 yılında alınan ahlar ve çalınan emekler ve alın terleri ayaklarınıza dolanıyor. Ne yapsanız başarı gelmiyor. Gelmeyecektirde.  Türk futbol camiası kökten temizlenmediği sürece dört büyükler yada siyasi hayata yakın takımlar kayrıldığı sürece bu adaletsizlikler er yada geç herkesin ayağına dolanacaktır.

Gelelim Trabzonspor’a…


Mustafa Akçay belki de ilk defa cesaretli bir kadro çıkardı ortaya.  Yanlız bu cesareti zoraki gösterdiğinden büyük bir acemilik yaptı.  Kendi milli takımında sadece bir kere stoper oynatılmış Zokora’nın milli takımını Dünya kupasından etmesini ve rakipten üç gol yemesini sağladığını gözden kaçırmış.  Elinde solbek varken yarım stoper Aykut’u solbek. Elinde Aykut varken çeyrek stoper Zokora’yı stoper oynatması takımın dengesini bozdu.  Yenen ikinci ve üçüncü gollere bakın ve Zokora’nın ne kadar aciz ve stoperlikten bihaber olduğunu ve bunun takıma ne kadar pahalıya malolduğunu görürsünüz.  Buna rağmen Janko’nun klas vuruşu direkte patlamasa ve Henrique ayağına gelen fırsatları tepmese durum çok daha farklı olabilirdi.  Stoper olarak Zokora değil Aykut olsaydı ve solbeke kimi koyarsa koysun bundan kötü olmazdı. 

Oyuncuların kağıt üzerinde dizilişleri 4-4-2’ydi ama Zokora’nın stoper değil ön libero gibi oynaması sebebi ile Trabzonspor 3-5-2 oynadı ve dört tane hızlı ortasaha oyuncusu olan bir takıma karşı frenler patladı. Aynı hatayı Fatih Terim’in takımını değiştireceğim diye Mancini’de yaptı ve Galatasaray boş yere bir sürü puan kaybetti. O Macini ikinci yarıdan itibaren 4-4-2’e dönerek takımın kendine gelmesini sağladı.

Mustafa hocamız bir kumar oynadı belki ama zoraki bir kumardı yaptığı. Zoraki oynadığın kumarda kaybetmeye mahkumsun çünkü dikkatin darmadığındır. Zokora’nın rezilliğini tahmin edemedi bu sebeple.  Mustafa hocamızın hatası ofansif takım çıkarmak değildi aslında.  Mustafa hocamızın hatası bu çıkardığı kadroyu kehren çıkarması ve en kötüsüde bu kararının arkasında duramamasıdır. Trabzonspor hiç yenilmedi mi?  Bu seferde ofansif oyun denedik kendi sahamıza güvendik ama kırılma noktalarında şanssızdık deyip devam etmeliydi. Istifa ederek baskı ile yapmak zorunda olduğu seçimin kendi suç hanesine yazılmasını sağladı.   Hocam kusura bakma HIRT adam, zorla almış olduğu kararın arkasında da durabilmeli yada o kararı zorla almamalıdır.  Keşke kendi sisteminize devam edip öyle istifa etseydiniz. Şimdi gider ayak, “alın size ofansif kadro, bakın ne hale geldi” der gibi oldunuz.  Bu anlama gelecek sözlerde sarf ettiniz basın toplantısında ama ben sizin kötü niyetli ve bencil biri olmadığınızı bildiğim için önemsemedim ama verdiğiniz resim o oldu.

Gelelim Trabzonspor’dan gerçekte gitmesi gerekene.  Trabzonspor’da en büyük suç yönetimindir. Şu anda Trabzonspor’da yönetim kurulundan bahsetmek zaten mümkün değil.  Değerli çoğu yöneticisi istifa etmis bir Trabzonspor başkanı var şu anda.  Seçilirken 2010-2011’de çalınan şampiyonluğu kullanmış, seçilir seçilmez siyasetçilerin oyuncağı olmuş bir başkan.  Bu yetmemiş miting miting bir partinin ve sayın başbakanımızın peşinden koşmuş.  Benim 11 yaşındaki çocuğum bile Trabzonspor’a forvet lazım diyor deyip ahkam kesip forvet yerine defansif ortasaha transfer etmiş bir başkan. Bu yetmezmiş gibi bu başarısızlıkların üzerine iki cümle bile açıklama yapamamış bir başkan.  Taraftarının kendi insiyatifi ile yaptığı Istinye yürüyüşüne yöneticilerinin gitmemesi için emir vermiş bir başkan. Ve son olarak, yapılmasında doğru düzgün dahli olmamış 50 bin kişilik yürüyüşü sahiplenen ve prim yapmaya çalışan başkan.  Bu da yetmemiş, başından beri ayak dirediği UEFA ve FIFA başvuruları için başı sıkışınca bu işi gönüllü yapan değerli Trabzonspor insanlarına yıkarak aradan sıyrılan başkan.

İşte bu yüzden önce  başkanımız gitmeliydi hocam, siz değil.

Sevgiyle kalın.

Wednesday, January 22, 2014

Şikenin Anatomisi

Türkiye hiç şuphesiz en yoğun gündemlerini yaşıyor bu günlerde.  Gündemdeki sorunlara bakıldığında temel sorun bağıra bağıra kendini gösteriyor.  Türkiye’mizde en temel sorun artık hiçbir resmi yada sivil kurumun güvenilirliğinin kalmamış oluşudur. Hangi soruna bakarsak bakalım gerçeklerden çok belli zümrenin istedikleri kabul görüyor. Bu da yetmiyor hukukun üstünlüğü değilde güçlünün hukuku işletiliyor. Bunu şu anda hala gündemde olan bütün davalarda ve konularda görmek mümkün.  Dün kahraman olan polis ve savcı bugün parallel devlet oldu. Aynı şekilde dün hain olan Balyoz ve Ergenekon hükümlüleri nerede ise kahraman oldu.  Objektif olarak bakıldığında bunun en büyük sebebinin güçlünün hukukunun kullandığı argüman ve santranç taşlarının güçlüye dokunmaya başlamısı olduğu ampül gibi ortadadır.

Bu sebepledirki şike olayıda aynı şekilde güçlünün hukukuna dokunulduğu için bu kadar uzatıldı ve hala uzatılmak isteniyor.  Dün kahraman bugün hain olan savcıların şike iddaanamesini hazırlamış olması bazı uyanıklara fırsat olarak görünmektedir.  Bu fırsatı yeniden yargılamaya kadar götürecekleri de aşikardır. Trabzonspor camiasının nerede ise tümü bu yeniden yargılamadan korkmamaktadır çünki elde olan deliller Fenerbahçe kongre üyesi olan savcı ve hakimlerin bile kapamayacağı kadar açıktır ve bu davanın sanıkları tarafından reddedilmemiştir.

Ne demek istiyorum?  Demek istediğim, bu dosyaya yeniden bakacak hakimin sanıkların bir kelime hariç hiçbir kısmına itiraz etmedikleri tapeleri okuduktan sonraki kararı bugünkünden daha az ceza olmayacaktır. Hatta şu anda dokunulmayan bir kaç kişininde dokunulacağı kesindir. Bu sebepledir ki Trabzonspor kulübü hukuk takımını kurmuş ve artık bu işin sonuna kadar takibini yapmaya karar vermiştir çünki bu davanın sanıklarının bu ülkenin şu anki TFF’si ve siyasileri tarafından korunduğu ispatlıdır. Bu sebepledir ki gerek yeniden yargılamada gerek UEFA ve FIFA nezdindeki başvurularında artık Trabzonspor sadece adalet için uğraş verecektir. Ülke futbolu içinde bile sayılmayan bu camia artık adaleti dışarıda arayacaktır.  Bu adalet arayışının pozitif sonuçlarının olacağı da herkes tarafından bilinmektedir ama artık bıçak kemiğe dayanmıştır.

Trabzonspor taraftarı hakkı çalınmasına rağmen ve yok sayılmasına rağmen bugüne kadar yakıp yıkmamıştır.  Ne bir maç kaybettiğinde ne de TFF’nin “şike vardır ama sahaya yansımamıştır” lafında benzin istasyonunda polis aracı yakmamıştır.  Hep Türk yargısının son kararını beklemişlerdir. Bunda da sonuna kadar haklı oldukları bugün çok net görülmektedir. 

Bu Cumartesi’den sonra artık durum hem Trabzonspor kulübü hemde taraftarı için yeni bir başlangıçtır. Artık topyekün bir hak arayışı mücadelesine girileceğinin sinyalleri verilmektedir. Bu 934 günlük şike sirki süresince haklıyken haksız duruma düşmemek için azami özen gösteren Trabzonspor camiası yine aynı aklı selim ile çok daha derinlikli bir mücadelenin başındadır.  Inşaallah bu adalet arayışı sonucunda herkes hakettiği sonu görecek.

Bu şike sürecinde, şike yapanlar hem basın hemde siyaset eliyle bir bilgi kirliliği yaratarak kendilerini masum gösterme noktasında müthiş çalıştılar ve başarılı oldular. UEFA, CAS ve Yargıtay Adalet’ten yana tavır koymasaydı çoktan iş işten geçmişti.

Peki bu bilgi kirliliğini nasıl oluşturdular. Bunun için bir kaç örnek vermek yeterlidir.

FB’nin AKP ve Cemaat’ce ele geçirilme yalanı bu kirliliklerin en can alıcı noktasıdır. Bu konuya karşı şu soruları sorduğumuzda bunun ne kadar büyük bir yanıltma olduğunu anlayabilirsiniz:

1.       AKP FB’yi ele geciriyorsa, neden iki AKP’liyi yonetime aldınız?
2.       FB Atatürk’çü ise yada Gezi ruhunda ise, neden yönetiminde bir tane solcu yoktur?
3.       Cemaat FB’yi ele geciriyorsa o zaman Ülker’le neden çalışıyorsunuz?
4.       AKP FB’yi ele geçiriyorsa, bizzat siyasetin kurduğu TFF yönetimi neden iki FB başkan yardımcısına şike ve teşvikten ceza verdi?

Birde “Fenerbahçe kendi başına mı şike yaptı?” safsatası var ki UEFA’nın yakında alacağı kararlar ile herkes Fenerbahçe’li yöneticilerinin tek başlarına şike ve teşvik yapmadıklarını çok iyi göreceğiz.  Bu safsatayı da bir kaç soru ile değersizleştirmek kolay:

1.       Fenerbahçe tek başına şike yapmış olsa Sivasspor başkanı neden ceza almıştır?
2.       Fenerbahçe tek başına teşvik yapmış olsa Eskişehirspor teknik direktörü Bülent Uygun neden ceza alsın?
3.       Fenerbahçe tek başına şike ve teşvik yapmış olsa Istanbulspor’lu Ibrahim Akın hem mahkemeden hemde TFF’den neden şike ve teşvik cezası aldı?

Bu listeyi daha uzatmak mümkündür fakat bu kadarı bile bu safsatanın bile şike yapanları mağdur gösterme çabasının ürünü olduğunu göstermeye yeter.  Gerek iddianameyi, gerek 16 ACM’in kararlarını gerekse Yargıtay’ın kararlarını okuyanlar bunu çok rahat görebilir.


Aslında şike ve teşviği yapanların yaptıkları TFF’nin yaptıklarının yanında pek kötü sayılmaz.  Özerk olduğu söylenen bu kurum seçilir seçilmez karar verici kurulllarını değiştirmiş ve bunu yaparkende belli bir plan ile
Devrim Hacısalihoğlu: Bizi PFDK'ya seçerken, 'Bakın bu kurulları biz şike dosyasını kapatmak için oluşturuyoruz, bu işte yoksanız şimdiden söyleyin.' dediler. Benim torpilim sağlam olduğu için kabul etmememe rağmen yine de kurula seçildim, ama diğerleri kabul ettiler."

Yani kısacası Türkiye’miz adalet anlamında çivisi çıkmıştır.  Güçlü suçlu suçsuz, zayıf suçsuz suçlu olmuştur. Şike konusunda UEFA ve FIFA var ama diğer konularda malesef gidilecek yerde yoktur.

Bugün geldiğimiz noktanın özetini ise Fenerbahçe yönetim kurulu üyesi sayın Mahmut Uslu vermiştir.

Mahmut Uslu:  Başbakanımız sayın Aziz Yıldırım’ın hapise girmeyeceği ve yeniden yargılanacağı garantisini vermiştir.

İşte geldiğimiz yerin derinliği budur ve Türkiye’deki şikenin anatomisinin resmidir bu cümle…


Sevgiyle kalın..