Thursday, July 18, 2013

Trabzonspor’un Ayak Sesleri

Trabzonspor’umuz yılın ilk resmi maçını bir Avrupa maçı olarak oynaması rakip ne kadar güçsüz olursa olsun biraz tehlike arzediyordu.  Bu tehlike Trabzonspor 2-0 öne geçtikten sonra bile değişmedi ve maç birden 2-2’ye geldi.  Rakip belki seviye olarak düşüktü ama 20 haftadır liglerinde mücadele ediyor oluşları daha doğru dürüst hazırlık maçı bile oynamamış Trabzonspor için büyük handikaptı.
Trabzonspor’lu oyuncular skor 2-2 olduktan sonra demorilize olmadan sonucu çevirmek için çalışarak tebriği hak ettiler. İkinci devreye 3-2 girilmesi ve Giray’ın net golü maçın kaderini belirledi ve ikinci maç için bir avantaj elde edildi.  Şu andaki golcülerin Henrique ve Emre oluşları aslında tur için hala bir risk olduğunu işaret ediyor. Bunun yanında genel olarak deplasmanlarda iyi maçlar çıkaran bir yapıda olan takımımız rakibini ikinci maçta da yenebilir. Yinede, defans bölgesine çok önem verilmesi gerekiyor. Sol ve sağ beklerimiz malesef çok iyi oyun çıkaramadılar. Belkide sol bekte Cech’i sağbektede Celutska’yı oynatmak daha iyiydi ama Cech’in kamp performansı ve kadro dışı bırakılışı işi değiştirdi.  Trabzonspor galibiyeti yaratıcı ve kampta iyi çalışmış ortasaha oyuncularının gayretleri ile aldı. Böyle bir ortasahaya Malouda’nın ekleniyor olması büyük avantaj ama ne zamana hazır olur belli değil.  Malesef takımın en eksik tarafı forvet bölgesi. 4 forvet oyuncusu olmasına rağmen ayakta durabilen ve yararlanılan tek forvet Henrique. Onunda ne kadar yararlı olduğu tartışılır. Keşke Janko sakat olmasaydı ve şans bulabilseydi.
Daha öncede belirttiğim gibi sezonun ilk maçı olması sebebi ile biraz zorlandılar ama yine de galibiyeti almayı başardılar. Savunma takımın en zayıf yeri gibi göründü. Adam paylaşımı ve son hamle yetersizlikleri her iki goldede vardı. Belki her zaman bu hatalar olmaz ama tedirgin olmamak elde değil.  Ortasahada yeterli alternatifin varlığı takımın en kuvvetli tarafı. Eğer savunma ve forvete birer takviye yapılabilirse ligde ve kupada iyi yerlere gelinebilir.
Maçın sivrilen oyuncularına gelince. Aykut daha önceki oyunlarının çok üzerinde bir performans göstererek beni çok şaşırttı. Aynı şekilde Colman’da bu sene yeni transfer gibi. Yanlız yanındaki insanında biraz koşması gerekiyor.  Bunların yanında Volkan ve Olcan bildiğimiz gibi. Olcan çoğunlukla katkı yaptı ama Volkan çok uğraşırmış gibi göründü ama üretkenlik yine yoktu. Özellikle kaçan pozisyonlardan sonra ileride eli belinde çakılı kalışı saçma ötesiydi. Bu haraketleri amatör oyuncular yapmıyor artık. İkinci yarı MRA kulağını çekmiş olmalı ki kendisini oyuna daha çok verdi.
Maçın En’leri:
-          Maçın en güzel haraketi Adrian’ın rovaşetasıydı.
-          Maçın en kötü haraketi oyuna sonradan giren Emre’nin hakeme karşı yaptığı haraketti
-          Maçın en duygusal haraketi Volkan’ın bir engelli kardeşimize formasını vermesiydi
-          Maçın en karaktersiz haraketi üzerine gelen Colman’ın kendisine vurmamış olmasına rağmen rakip oyuncunun havada uçup kendini yere atmasıydı
-          Maçın en huzurlu anı “Şike Şike Şike Para Para Para” tezahuratıydı
-          Maçın en şaşılacak haraketi spikerin Trabzonspor’un ikinci golünde sesi kısılırcasına bağırışıydı. Malum, LigTV’de Trabzonspor gol atınca sadece “gol oldu” yada “kimse yok mu?” diyen spikerlere alışığız biz

Son olarak, MRA ve takım iyi yolda denebilir. En azından kamp boşa geçmemiş.  Yapılacak takviyelerin takıma katkısı olursa bu sezon iyi bir iş çıkarabilir Trabzonspor. Yeterki bütün oyuncularını oyuna konsantre edebilsin ve taraftar bugünki gibi stadı doldursun. 


Gelelim bu haftaya….


HAFTANIN YALANI:
CAS’ın Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın Avrupa’dan men edilişlerindeki yürütmeyi durdurma kararı.

CAS yürütmeyi durdurmadı, Fenerbahçe ve Beşiktaş hızlı yargılama için CAS ile anlaştı. Davanın sonucu şampiyonlar ligi başlamadan belli olacak. CAS Fenerbahçe’nin suçluluğuna karar verirse ki büyük ihtimal, bu sene Avrupaya gidemeyecek ve pratik olarak ceza üç yıla çıkmış olacak.  3 Temmuz’dan beri türlü yalanlarla uyutulan Fenerbahçe taraftarı çaresizliğin ve ümitsizliğin verdiği akıl durgunluğu ile bu yalanlara hala inanıyor malesef. Hem kendi yöneticileri ve hemde İstanbul yerel medyasının kirli gazeteleri tarfından kandırılıyorlar.  Bakalım, CAS’tan sonra nereye başvurulacak.  Biraz Avrupa spor hukukundaki kararları incelemiş insanlar iki yöneticisinin kendi federasyonundan şike ve teşvikten ceza almış bir takımın UEFA ve CAS tarafından cezalandırılmaması ihtimalinin olmadığını bilmesi lazımken, malesef umut fakirin ekmeği misali hala bu yalanlara inanılıyor.  Ne yazık ki insanlarını doğru bilgilendirmeyen bir basın ve yöneticiler topluluğu var Türkiye’mizde. UEFA’nın verdiği cezalar biraz olsun bu insanların dışlanmasına sebep olur diye düşünmüştüm ama yine yanıldım.  CAS’ın cezaları onamasından sonra bile bir kulp bulup bu insanlar pislikleri ile beraber Türk futbolunu kirletmeye devam edeceklerdir.  Bu insanlar kendi çıkarları için ülke olarak Avrupa’dan men edilmemize bile üzülmezler.

HAFTANIN SPOR YORUMU:
2010-2011 Şampiyonluğumuz Türkiye Futbol Federasyonu tarafından tarafımıza verildiği zaman konuşacağız. Trabzonspor Başkanı İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu

İmkansızı istemek bu olsa gerek. Sayın Demirören’I kesseniz böyle bir karara imza atmaz. Onun TFF’nin başına getiriliş ilkelerine tamamen aykırı bir durum olur bu. İMKANSIZ.


HAFTANIN SPOR TRAJEDİSİ:
İki yıldır bizim mektup, email, ve faxlarımızı küçümseyenlerin futbolcularına UEFA’ya mektup yazdırıp bunu basın toplantısı ve düşük kaşlarla açıklatmaları. Hemde o sene kadroda olmayan bir futbolcuyla.  Üzülmemek elde değil.


HAFTANIN ŞARK KURNAZLIĞI:
Bizimkisi Fenerbahçe’nin ki gibi ceza değil tedbirdir. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman

Ah ÇARŞI vah ÇARŞI, siz bu hallere düşecek bir sivil toplum örgütümüydünüz!  Bu sessizlik artık utanç sessizliğinden çıktı başka haller alıyor artık.  İnşaallah farkındasınızdır.


Sevgiyle kalın

Monday, July 15, 2013

Artık Yeter! Bana Temiz Futbolumu Ver

Hepimizin beklediği UEFA Temyiz Kurulu (Appeals Body - Tahkim degil bizdeki gibi) Beşiktaş ve Fenerbahçe için kararını verdi.  Beşiktaş’ın cezası aynen onandı ve Fenerbahçe’nin cezasıda savcının disiplin kuruluna onerdiği ilk ceza seviyesine indi.  Disiplin kurulu Aziz Yıldırım’ın hakaretvari savunmasından sonra +1’i eklemişti. Yani, Temyiz Kurulu savcının talep ettiği cezaları aynen onadı. Demek ki kişisel saldırı yerine suça istinaden savunma yapılınca birşeyler olabiliyormuş.

Buraya kadar herşey Fenerbahçe ve kirli futbol paydaşlarının beklentilerinin tersine gelişti.  Her başvurulan kurumu Türkiye’de küçümseyip sahte kamuoyu olusturup sonra Avrupa’ya gidince ağızlarının payını aldılar.

Ne demislerdi?

UEFA sallanır  (UEFA savcısının (inspector) ceza mütalasını açıkladıktan sonra)
Muhteşem savunma yaptık!  (Disiplin kuruluna verilen savunma için söylendi ve ceza +1 arttı)
Temyiz Kurulu üyelerinin ağzı açık kaldı savunmamızdan sonra  (Temyiz savunmasından sonra)

Dikkat ederseniz sayın Aziz Yıldırım, ne zaman savunmasını başkalarına saldırmak yerine kendi yaptıkları üzerinden yaptı o zaman biraz başarılı oldu. Aynı hassasiyeti başından gösterseydi şimdiye kadar cezalar cekilmiş ve Fenerbahçe yoluna devam ediyor olacaktı.  Malesef o bencilliği ve kandırmayı seçti.  Onun Türk basını ve siyasetindeki paydaşları da onu pohpohladılar devamlı. Deyim yerindeyse “hep beraber bir canavar yaratıldı”.

Simdi de CAS’a (Court of Arbitration for Sports) yani Spor Uzlaştırma Mahkemesi’ne başvurulacağı söyleniyor. Bu mahkeme UEFA’daki Temyiz’in bir anlamda uluslararası versiyonu. Yani UEFA orada davalı olarak bulunacak ve verdiği cezayı savunacak.  Sonucunu hep beraber göreceğiz.

Bu aşamada artık top Türkiye Futbol Federasyonunda ve bu federasyonun seçilişinde etkili olan siyasi ve toplumsal yapı taşlarında.  Adı Özerk ama kendisi bir türlü özerk olamayan TFF, büyük bir sınavın arifesinde. Her zamanki gibi topu taca mı atacaklar yoksa sorunları dirayetli ve adaletli bir şekilde çözmeye mi çalışacaklar göreceğiz.  Benim temennim UEFA’nın aldığı karar ile “şike yoktur” gibi kanunsuz ve etik dışı kararlarının yanlışlığı tescillenen TFF’nin en kısa zamanda istifa etmesidir. Fenerbahçe’nin iki başkan yardımcısına şike ve teşvikten 3 yıl hak mahrumiyeti verip “şike sahaya yansımamıştır” ve “kulüpler şike yapamaz” kararları alan bu zihniyetin orada durması Türk futbolu için yolun sonu olur. Türk futbolunun sadece adaleti gözeten bir yapılanmaya ve temizlenmeye ihtiyacı vardır. Bunu yapacak kapasite ve ahlak şu anki TFF’de malesef yoktur. Şike’yi aklamak için iki ayrı Etik Kurulu raporu yazdıran ve Tahkim’ede alması gereken kararları bildiren TFF artık gitmelidir. Bu değişime en çok destek vermesi gereken kulüpte Fenerbahçe kulübüdür.  Fenerbahçe temiz futbol paydaşlarının içinde olmak zorundadır ve bu temizliği önce kendi içinde başlatmalıdır.

Eğer TFF yöneticileri koltuklarına yapışmaya karar verirlerse, Türk futbolunu ayağa kaldıracak dinamikler, öncelikle 18 kulüp, bir araya gelip düzgün ve yetkin bir TFF kurmalıdır. Aksi takdirde futbolumuzun Dünya sıralamasındaki yerinin düşüşü hızla devam edecektir.

Gelelim Trabzonspor’lu candaşlara.  Onlar bu mücadeleyi, siyasete rağmen, yandaş medyaya rağmen, ve bazende başkanlarına rağmen canla başla ve yorulmadan devam ettirdiler. UEFA’yı hep uyanık tuttular. TFF’nin yaptığını UEFA’nında yapmasına engel oldular. UEFA’da eylem yapmakla bir şey olmaz diyenleri UEFA önünde eylem yapacak duruma getirdiler. Bu konuda emeği geçen herkese çok teşekkürler. Trabzonspor taraftarı, haklı olmanın verdiği kuvvet ile bu zamana kadar mücadele etti ve hiçbir zaman isyan etmedi. O’na şampiyonluğu getiren başkanını bile yeri geldi eleştirdi ve değiştirdi çünki onların tek derdi vardı: ADALET.  Sadece kupaya odaklananlara sonuna kadar sabretmedi ve büyüklük gösterdi.

Kupa demişken. Trabzonspor taraftarı o kupayı istemiyor artık.  Onlar yeni ve temiz bir kupa istiyorlar vakti geldiğinde. Önemli olan bu işten haklı çıkmak ve hiç olmazsa Trabzonspor’un çalınan 10 yılına karşılık Fenerbahçe’ninde bir kaç senelik ceza çekmesidir onların istediği.  Artık onlar, asırlarca sürecek bir başarı öyküsünün sahibiler.  Bütün güçler güçlünün yanında olmasına rağmen yılmadılar ve kazandılar.

Bu adalet inadı ve kararteriydi zaten milyonları Trabzon’lu olmadığı halde Trabzospor’lu yapan. 

Çok şükür….

Değerli Fenerbahçe taraftarıda üzülmesin ve en yakın zamanda onları bu çukura itenleri temizlesinler. Koca bir çınarı küçük bir kurta emanet eder ve üremesine izin verirsen zamanı gelir o çınar çöker. Bu sebeple, artık başkalarını suçlamak yerine camialarındaki değerli ve ahlaklı insanlara sahip çıkıp yeniden doğsunlar. Güçlü ve temiz Fenerbahçe Türk futbolunun dört direğinden biridir. Bu direk olmadan Türk futbolu kuvvetli kalamaz. 

Kupalara gelince…
Beşiktaş kupayı sözde iade edip kulüpte tutmuştu. Artık işin gereğini yapmalıdır ve kupayı TFF’ye cismi anlamda iade etmelidir. Fenerbahçe kulübü de aynı şekilde, artık yeter deyip o kupayı TFF’ye iade etmeli ve aklanmaya çalışmalı. Olmazsa da cezasını çekip temizlenmiş olarak Türk futboluna geri dönmeli.


Sevgiyle kalın.