Sunday, September 22, 2013

Yaşasın vatan!!

Yıl 2007, Trabzonspor Sivasspor maçı ve Trabzonspor 1-0 önde.  BİR (1) taraftar sahaya giriyor. TS'li oyuncular taraftaırı yakalayıp etkisiz hale getiriyor. Şike sanığı Mehmet Yıldız, hızını alamayıp taraftara saldırıyor ve bir kaç tekme sallıyor.

Sonuç: Trabzonspor hükmen mağlup ve 5 maç ceza....

Avni Aker'in tribünlerine elektrikli tel çekilmeli diyen BJK yazarı sayın Kazım Kanat henuz yaşıyor.

Bugün, sayısız BJK'li hemde hiçbir tahrik yokken sahaya giriyor. Futbolcular can guvenliğinden içeri kaçıyor ve hakem maçı tatil ediyor.
Buraya kadar rezalet bir durum.
İster AKP'nin kurdugu 1453 taraftar gurubunun Carşıi'ya saldırdığından isterse Gezi'de Carşı'nın yaptıklarına karşı planlanmış bir komplo olsun sonuç degişmez, değişmemeli.

Trabzon'da bir taraftar sahaya girince eletrikli teller aklına gelenlerin arkadaşları bugün üç (3) maçtan fazla ceza verilmemeli diyor.

Hayır, üç (3) maç bile ceza verilmemeli. Çünkü sayın başbakanımızın şike sürecinde devamlı söylediği

"Kışılerle kulüpler ayrilmali"

fetvasından hareketle, taraftarın bu yaptığı sahaya yansıtılmamalı ve Beşiktaş kulübü ceza almamalıdır.

Aslında sahaya taraftar girmedi. Onlar kartal olduğundan sahaya basmadan saha uzerinde süzüldüler sadece. Sahada ayak izleri bile yok.

Herşeyi Polis yapmıştır.   Yani, cezaya gerek yok...

Şike cezası icin Hz. Ömer'i çağıranlar bu rezaletin cezasının olmaması içinde beyinlerindeki tüm hücrelerini kullanacaklardır. Bu insanlarda bu beyin mevcuttur lakin haklıya hakkını suçluyada cezasını verecek kalp ve vicdandan yoksundurlar.

Bugün sahaya giren BJK taraftarının yaptıklarından dolayı Trabzonspor'a 5 maç saha kapatma cezası vermeleri gerekir çünki sahaya girmeyi Trabzonspor'lulardan öğrendiler.

Tertemiz Turk Futbol'unu korumak ve kollamak icin Trabzonspor ve onun vatan haini destekçileri cezalandırılmalıdır. İşte o zaman ne şike, ne doping, ne de GEZİ problemi kalır. ülkenin kurtuluşu bu vatan hainlerinin başlarının tekrar tekrar ezilmesi ile mümkün olacaktır.

Haydi Endustriyel Futbol iş başına... Gün senin günün...

Unutmamalıdır ki;

Bu ülkede şampiyonluk maçından sonra sahaya girilip güvenlik gücleri ile çatışıldı ve bu yetmedi dışarıda Polis’le savaşıldı ve benzinlik yakıldi. Bugünde sahaya yüzlerce taraftar girerek futbolcuların hayatlarını tehlikeye attı.  Bu yapılanlar sonunda bir kişi bile hapis yatmadı. Bugünkilerden sonrada kimse ceza almaz.

AMA

UEFA ve FİFA’ya mektup, fax, ve emailler atarak hak arayan Trabzonspor taraftarı VATAN HAİNİ ilena edildi.

Onun içindir ki ben ve benim gibi TS gönüllüsü insanlar şikeyi temizlememeyi kendine görev edinen meclisin, doping engellememeyi kendisine görev edinen bir Spor bakanının yanında VATAN HAİNİ olmaktan GURUR duyuyor.

Yaşasın vatan!!!

Monday, September 16, 2013

Aziz’in Kuklaları

Sayın Aziz Yıldırım CAS kararından sonra uzun süre suskun kaldı ve bırakacağım dedi. Bu suskunluk iyiye alamet değil diye düşünürken spor müdürleri ile kapalı kapılar arkasında bir toplantı yaptı.   Bu toplantıdan bir kaç gün sonrada bir basın açıklaması yaparak yeryüzündeki bütün spor ve ceza mahkemelerinde suçlu bulunmuşken ve siyaset tarafından Fenerbahçe’nin düşürülmesi engellenmişken “bu dava şike davası değil siyasi bir davadır” deyiverdi.  Ondan sonrada “bu şike davası olsaydı Trabzonspor’un başkanı suç örgütü lideri” olurdu gibi ingilizcede “reverse psychology”  denen yöntemi paranoyaklık derecesinde kullanmaya kalkıştı.

Burada Aziz Yıldırım’ın Trabzonspor’a atmaya çalıştığı çamurdan bahsetmeyeceğim çünkü Trabzonspor onun dediği gibi Fenerbahçe kadar temiz değil, Trabzonspor Tertemiz!!   Sayın Aziz Yıldırım 100 yıllık bir spor devini ne kadar küçülttüğünün hala farkında değilse ve Fenerbahçe camiası hala sayın Aziz Yıldırım’a engel olmuyorsa onların sorunu. Kafaları kuma gömüp pisliğe alet olmayı devam ettirebilirler.  Her mahkeme seviyesinde bakın buradan temiz çıkacağız diyen ve hep haksız ve suçlu bulunan bir başkanı hala destekliyorlarsa onlarda bu durumu hak ediyorlar demektir.  Sorunumuz sayın Aziz Yıldırım değil çünkü onun ne ruh sağlığı yerinde ne de fiziki sağlığı yerinde. Sorunumuz onun söylediklerinden kendisine hala pay çıkaranlar.

Sorun zaten Aziz Yıldırım sorunu olmaktan çıktı. Sorun sayın Aziz Yıldırım’ın kapalı kapılar ardında buluştuğu spor müdürleri ve onların uşakları. Buradan bildiğini yazan gerçek Fenerbahçe yazarlarını tenzih ediyorum.  Bu uşak güruhu sayın Aziz Yıldırım’ın söylediklerini hala ciddiye alıp onun üzerinden yorum yapmaya çalışıyor.  Aslında onları da anlamak lazım. Aziz Yıldırım onların yaşam kaynağı oldu yıllarca. O olmasaydı çoğu şu anki yerlerinde olamayacaklardı. 

 Aziz Yıldırım bu güruha Trabzon’u ve Trabzonspor’u önce itibarsızlaştırma görevi verdi şimdide lekeleme görevi vermiş belli ki.  Bunda mahkemeye çıkmasına rağmen hala tek savunması olan “kimse temiz değil ki” olan kişiden bunun gelmesi çok normal.

Peki ne diyor bu spor yazarcıkları…

Altan Tanrıkulu – Kaynak 1
“Karadeniz’deki rakibin o sezonu hak etmiş diyorlar, Antalya’yı, Ankaragücü’nü ve seni yenememiş olsa da, 9 puanlık fark kapandıktan sonra bir şeyler yapmışsın sen. Onlarca kez yendiğin, ligde iddiası kalmamış takımları yenmek için kötü planlar içindeymişsin.”
Karadenizdeki rakibi dediği şanlı tertemiz 82 puanlı 2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor. Aslında Trabzonspor kelimesinin o ağızdan çıkmaması Allah’ın bir lütufudur.  Öyle bir zorlarına gidiyor ki şikeci yaklaşımlarının ortaya çıkması. Böyle çocuksu cümlelerle Trabzonspor’u itibarsızlaştıracaklarını sanıyorlar. Trabzonspor itibarını sizin cümlelerinizle almadı ki sizin cümleciklerinizle kaybetsin.  Ankaragücü’ne Trabzonspor’un yenilmesini sağlayan golün Trabzonspor’un Ankaragücü’ne kıralık verdiği oyuncudan gelmesi Trabzonspor takımının tertemiz olduğunun en büyük ispatıdır.  “Satın alsam kaleci satın alırım neden İbrahim Akın’ı neden satın alayım” diyen sayın Aziz Yıldırım’ın Korcan ve Serdar Kutbilge’nin şikeden ceza aldıklarını unutması gibi sizde Gabriç’i unutmuşsunuzdur çok normal.


Ridvan Dilmen – Kaynak 2  
"BEŞİKTAŞ'A GÜVEN VEREN BİR KALECİSİ VAR"
Beşiktaş'ın favori olması arması değildi. Beşiktaş'ın bu yapısı, bizlere verdiği izlenim oyun anlayışıyla ülkenin en iyi futbol oynayan takımı. Bundan sonra bir kredisi var Beşiktaş'ın ama gelecek hafta derbide maçın favorisi direkt Galatasaray diyemezsin. Cenk kardeşimizde McGregor da yanlış anlamasın ama Beşiktaş'ın kalesinde bulunan kırmızı kazaklı kaleci herkese güven veriyor. Yıllarca bu güveni aradı Beşiktaş."

Sayın namı değer Şeytan lakaplı Ridvan Dilmen’in bunu söylemesinin sebebi de aynı aslında. Kupa maçı sonrasında Tolga Zengin’in yaptığı  “Bizim içimiz yanıyor onlar pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar tribünden” lafıdır aslında dertleri.  Tolga’nın Beşiktaş’ta başarılı olması o kadar dokunuyor ki onlara ismini bile ağızlarına almak istemiyorlar. Şike mücadelesinde mihenk taşı olacak açıklamaları ile bütün tabuları yıkan Tolga Zengin’in adını siz zaten ağzınıza bir zahmet almayın. Bu ona itibar kaybettirmez, bilakis kazandırır.

Bakın bir kaç ay önce 2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor’dur diyen Sinan Engin’in Aziz Yıldırım’ın dünki söylediklerinden sonra cesaretlenip söylediklerine.
Sinan Engin
Futbol hayatım boyunca Trabzonspor'u şike konularında pek görmedim ama onlarda 2010-2011 yılında bir şeylere yeltenmeye çalıştılar.

Bu Sinan Engin ki sayın Aziz Yıldırım ile bağlantısı belli şike sürecinde hapisten zor kurtulmuş bir zat-I muhterem.  Bakın sayın Sinan Engin neler yapmış efendisi Aziz Yıldırim için: Kaynak 3
Tarih: 3.8.2011
Futbolda şike operasyonu kapsamında dün Sinan Engin 
İstanbul
 adliyesine gelip ifade vermiş,adliye çıkışında Aziz Yıldırım'la yaptığı konuşmaların sorulduğunu söylemişti.
Star Gazetesi Sinan Engin'in sözünü ettiği o diyaloglardan birini yayımlandı. Telefon 
konuşmasında
Sinan Engin, Beşiktaş'ın Trabzonspor karşısında nasıl bir oyun düzeniyle çıkacağını anlatıyor. Yani takımın uygulayacağı taktiği haber veriyor.
Aynı 
konuşmada
, Aziz Yıldırım, iddiaya göre, Sinan Engin'den Trabzonspor Kulübü Eski Başkan Vekili İbrahim Hacıosmanoğlu hakkında araştırma yapmasını istiyor.
Yıldırım sözlerinin devamında onu paket yapacağız diyor.İddiaya göre, Sinan Engin, Aziz Yıldırım ilişkisi sadece bu kadarla sınırlı değil. Adliye çıkışında Engin'e Hürriyet Gazetesi'nde Aziz Yıldırım'ın isteği doğrultusunda 
haber
 yaptırıp yaptırmadığını da sormuşlardı. Engin de "öyle bir şey yok" demişti.  Bugün ikili arasındaki telefon görüşmesinin ayrıntıları ortaya çıktı. Konuşmada, Engin, "senin kardeşin yaptırır işte" diyor. 

Bu konuşmanın devamında Aziz Yıldırım’ın sayın Hacıosmanoğlu’ndan bela olarak söz edişi ve Sinan Engin’in başkanını yatıştırması da var.  Aziz Yıldırım ile o kadar yakın ilişkideler ki temizleyemedikleri şikeyi şimdi Trabzonspor’a da bulaştırmak için ellerinde kalan tek silah medyayı kullanıyorlar. Keşke sayın başbakanımız bu tahkikatın durdurulmasını ve hakemler ile basını da kapsamasını engellememiş olsaydı.  Bütün spor yazarçıklarının pislikleri ortaya çıkacaktı ama olmadı. Olsun, ilahi adalet yavaş çalışır ama eninde sonunda yerini bulur, bkz. CAS kararları.

Şimdi gelelim spor basınımızın sözde cesur yürekli ve hep doğrudan yana olan ters köşe yazarımıza.  Bu zatı muhterem sayın Aziz Yıldırım’ın yaptığı bütün toplantılardan sonra en az iki yazı ile destek veriyor başkanına (efendisine mi deseydim yoksa, neyse günahını almayalım).

Bakınız ne demiş son yazısında: Kaynak 4
Ercan Güven
F.Bahçe’yi mahkum eden muhalefet!
Sayın Başbakan’ın muhalefeti, ülkeye ve siyasete faydasız, kendileri için “faydalının fevkinde” bulunmaz bir nimet olarak nitelendirmesi boşuna değil!..
Bakın iki senedir Türkiye’nin altı üstüne geldi şike davası ile. 7’den 70’e...
İki yılın en az altı ayındaki günler, “Fenerbahçe” gündemiyle geçmiştir. Bir o kadar da manşettir.
Hâlâ da devam ediyor Aziz Yıldırım üzerinden.
***
Ve Aziz Bey çıkıyor, “bu şike davası değildir” diyor.  “Bana Ergenekon’un kasası dediler” diyor.
“Komplo”dan bahsediyor.
Yargı’dan şikayet ediyor.
Siyasi dava olduğunu söylüyor. Biz spor yazarları mı analiz edeceğiz, yorumlayacağız bunları?
***
Milyonların gönlündeki Fenerbahçe, milyonların başkanı Aziz Yıldırım... Gollük pas atmış.
İnanmasa bile “acaba” demez mi muhalefet partileri? İnanmasa bile siyaseten kullanmaya yeltenmez mi? En azından “nedir bu” demez mi?
Tık yok.
Bu ülkede her türlü reklam, tanıtım ve kampanya futbol üzerinden yapılırken, asıl muhalif siyasetçilerin ilgisizliği mahkum ediyor Aziz Yıldırım’ı ve Fenerbahçe’yi.

Allah’ım sen bu aciz kuluna akıl fikir ver yarabbim.  İnsanda biraz utanma olur ya. Sayın Aziz Yıldırım hapisten çıksın diye AKP, CHP, ve MHP hep beraber gecenin 4’ünde kanunu değiştirmediler mi?  Aziz Yıldırım çıktıktan sonra ilk ziyaretine giden bu kişiler olmadı mı?  Muhalefetin başka işi kalmamış Aziz Yıldırım’ın paranoyaları ile mi uğraşacak? Güçleri yetse Ergenekon’dan hapiste yatan milletvekillerini kurtarırlar.   Sizler sayın Aziz Yıldırım’ı bu camianın üzerindeki kara bulut halinden kurtarmak için strateji oluşturmak yerine zaten “muhalefet özürlü” olan muhalefet partisinden medet umuyorsunuz.  Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır yarabbi?  Eğer Aziz Yıldırım için yardım isteyecekseniz sayın başbakandan isteyin çünki sayın Aziz Yıldırım’ın hala hapiste olmaması ve CAS kararından sonra bile sizleri kapalı kapılar arkasında toplayabilmesinin tek sebebidir sayın başbakan.  Trabzonspor taraftarı kupa başbakanda dediği zaman boş konuşmuyor.  Bakmayın siz sayın Hacıosmanoğlu’nun “kupa başbakanda olsa bana söylerdi” dediğine. 

Evet, aslında akıl tutulması da değil bu sizin için… Sadece ekmek parası diyeceksiniz biliyorum… 

Ne diyelim Allah kurtarsın.

Yanlız unutmayın ki TSunami’nin henuz TS kısmını gördünüz CAS kararı ile. Şimdi FİFA’da işin içine girip müffettişini yolladı ve TFF’yi sıkıştırıyor. Bugün ki Mehmet Ali Aydınlar konuşmasıda ertelenmez ise işiniz çok zor.  Şikeyi artık örtemiyorsunuz. Kimse inanmıyor size.  Artık tek çareniz Trabzonspor’u da bu işin içine çekmek ama başaramayacaksınız. 

Neden başaramayacaksınız biliyormusunuz?  Trabzonspor yönetimi yada kendilerine bile yararı dokunmayan bir kaç bakanı yüzünden değil. Sadece ve sadece Trabzonspor taraftarı yüzünden yapamayacaksınız.  Sayın Aziz Yıldırım’ın devamlı bahsettiği UEFA ve FIFA’daki baskıdır Trabzonspor taraftarı.  Utancından açıklayamıyor ama ben açıklıyorum açık yüreklilikle.  UEFA ve FİFA’yı harakete geçiren ve şike olayının taze kalmasını sağlayan Tertemiz Şampiyonluğu hakeden cefakar, akıllı, inatçı Trabzonspor taraftarıdır.  80 haftadır temiz futbol eylemi yapan, UEFA ve FİFA’yı mektup, fax, ve email yağmuruna tutan, kendi işini bırakıp Trabzonspor avukatlığına soyunan, ve hala sabırla emeğinin karşılığını arayan o muhteşem Trabzonspor taraftarıdır sizin sorununuz.

Trabzonspor yönetimlerini yıkabilirsiniz, şampiyon takımını dağıtabilirsiniz, el birliği ile başarısız olmasını da sağlayabilirsiniz ama Trabzonspor taraftarının haklı mücadelesi engelleyemiyorsunuz işte. İşlediğiniz suçların cezasını er yada geç çekeceksiniz.

Bundan kaçışınız yok…

Eğer Türkiye bu şike illetinden kurtulmak istiyorsa, bu temizliğin medya ve hakem ayaklarında yapılması gerekmektedir. İnşallah, şikeyi sahaya sokanlar cezasını çekmeye başladığı zaman, pisliğin hakem ve medya ayağı da aşikar olacak ve temizlemek elzem olacaktır.

Sevgiyle şikesiz günler dilerim.





Sunday, September 15, 2013

Trabzonspor’un ceviz kabuğu

Kaç zamandır hocamız Mustafa Reşit Akçay ve başkanımız Haciosmanoğlu hakkında yazı yazmamak için kendimi çok zor tutuyordum.  Bugün bunu sayın Akçay için bozacağım. 
Hocam… Biz seni 1461’deki cesaretin, oyunculara gösterdiğin, sevgi, ve kısa öz konuşmaların için sevmiştik.  Buna bir de HIRT oluşunu ekleyince tadından yenmeyecektin…
Hocam, hiç kusura bakma ama hem konuşmaların hemde kadro seçimlerin zorlama fikirlerin zuhuru oluyor hep.  Boşver filozof olma derdini. Filozof olayım diyerek, az konuşayım ama etkisi olsun diyerek kendini öyle bir zorluyorsun ki çok rahat vereceğin demeci anlaşılmaz hale getiriyorsun.  Bunu bir şekilde kabullenebilirim, hatta sevebilirim bile.  Olsun, benim hocam hem HIRT’tır hem dediklerini çok tartar derim. Hiç sorun değil…
Yanlız… Kadro seçimlerindeki ve oyuncuların yerlerindeki teori denemelerin zaten bir güven sorunu yaşayan takımı çok zorluyor hocam. Şu anki takımınız ondan korkmayan her rakibe yenilir malesef.  Oyuncularınız sahada bir oyun planınız olmadığı hissi veriyor her durumda. 
Hele frikikler… Hemde Hami gibi bir yardımcı antrenörün olduğu takımdaki frikikler utanç verici.  Bu maçtaki ikinci önemli frikikte oyuncuların konuşmak değilde birbirlerine taktik vermeye çalışmaları bu tip çalışmaların sanki hiç yapılmadığı izlenimi veriyor.  Kimbilir belkide çalışılmıyordur…
Gelelim kadro seçimlerine ve Volkan olayına.  Allah sayın başkandan razı olsun. Volkan bir kaç maç ilk 11 oynamamalıydı dedi sonunda ve siz onu yedek soyundurdunuz. Sizden de Allah razı olsun lakin “kimse benim kadroma karışamaz” diyebilirdiniz.  En azından böyle bir hırtlık yapmadın.  Yusuf gibi bu takımın her maçında oynayabilecek oyuncuyu yanında bu kadar uzun oturtman iyi olmadı.  Birde maç sonrası Ceviz kabuğunu doldurmayacak ceviz ve kabuğu benzetmesi yapman oyuncuna hala güvenmediginin göstergesi gibiydi haberin olsun.  Daha çok genç demeden önce Galatasaray’ın milyonlarca dolar harcayıp aldığı Bruma’nın yaşına bir bak. Neyse yorulma ben söyleyeyim. Bruma Yusuf Erdoan’dan tam 2 (iki) yaş daha küçük.  Türkiye’de genç diye lanse edilen futbolcuların çoğu normalde kariyerlerinin zirvesinde olması gerektiği yaşlardadır.  Biz bunlara genç diyorsak ya bu çocuklar zor ögreniyor kafaları basmıyor diyoruz, yada futbolu bilmiyoruz. 
Gelin hep beraber Trabzonspor’un 1461 orijinli genç futbolcularının yaşlarına bakalım;
Fatih Öztürk  yaş 26
Caner  Osmanpaşa   yaş 25
Kadir Keleş  yaş 25
Abdülkadir Özdemir  yaş 22
Yusuf Erdoğan yaş 21
Zeki Yavru yaş 22
Hiç kimse kusura bakmasın bu oyuncuların nerede ise hiç birisi genç değil.  Ayrıca genç sayılmayan takımın direkt oyuncularından yaşlı olanlar bile var.  Mesela Fatih Onur’dan bir yaş büyük.  Aykut Demir, Caner ve Kadir’den bir yaş küçük. Soner Abdülkadir ve Zeki ile aynı yaşta. Batuhan’ın yaşı 22, Emre Güral’ın yaşı 24.  Hiç kimse kusura bakmasın: Trabzonspor takımında gerçek anlamda genç yada kendini çok geliştirip bambaşka oyuncu olacak oyuncu yok. Kendimizi kandırmayalım.  
Rizespor’da harikalar yaratan Ali Adnan (20) ve Galatasaray’ın bir ton para verip aldığı Bruma (19) genç ve gelişmeye açık oyuncudur.  Bunların yanında yukarıda adı geçen oyuncuların hemen hepsi kart kalır.  Yani cevizin kabuğu o kadar incelmişki içi görünüyor. Artık bu çocuklara genç deyip frenlemeyelim ve oynama fırsatlarını eşitçe verelim.  Eğer bunu gerçekleştiremezseniz koca bir hayal kırıklığı olacaksınız.
Maçın genelinde her iki takımda korkarak ve aşırı temkinli oynadı. Tolunay hocanın Lua Lua hamlesi ile Akçay’ın Colman hamlesi oyunun dengesini değiştirdi.  Yusuf’un emeklerinin karşılığı olan golde gelince Trabzonspor galip geldi.
Daha fazla yorum yapacak bir oyun olmadı. Oyun okumada ve kadro kurmada sıkıntılı iki hocanın ortada şıcan  oynaması ile geçen bir maç idi.  Yusuf Erdoğan’ın enerjisi olmasa sabaha kadar gol göremezdik. Zaten şikenin temizlenmediği bir ligde herhangi bir oyunu yorumlamanın bir değeri de yok.  Trabzonspor aşkı ve futbol sevgimiz sayesinde hala maç seyrediyoruz ama bu lig maçları için pek yorum yapmaya gerek yok.
Gelelim haftanın olayına.  Gaziantep’in müzmin teknik adamı şike davasının değerli sanığı ve sulusu sayın Bülent Uygun hakem Fırat Aydınus’un onun olduğu şehire bir daha verilmemesini buyurmuş.  Vay be…  Hırsın böylesi herhalde sadece sayın Uygun’da olur.  Bu ligde değil teknik adam olması, maçlara bile alınmaması gereken kişi daha bir hafta önce Avrupa maçı yönetmiş hakeme laf söylüyor.  Bu sadece Türkiye’de olur herhalde.  Hiç kimsenin değerinin karşılığı olan yerde olmadığı ülkede.  Hak ediyoruz malesef..
Sevgiyle kalın.