Türkiye hiç şuphesiz en yoğun gündemlerini yaşıyor bu
günlerde. Gündemdeki sorunlara
bakıldığında temel sorun bağıra bağıra kendini gösteriyor. Türkiye’mizde en temel sorun artık hiçbir
resmi yada sivil kurumun güvenilirliğinin kalmamış oluşudur. Hangi soruna
bakarsak bakalım gerçeklerden çok belli zümrenin istedikleri kabul görüyor. Bu
da yetmiyor hukukun üstünlüğü değilde güçlünün hukuku işletiliyor. Bunu şu anda
hala gündemde olan bütün davalarda ve konularda görmek mümkün. Dün kahraman olan polis ve savcı bugün
parallel devlet oldu. Aynı şekilde dün hain olan Balyoz ve Ergenekon
hükümlüleri nerede ise kahraman oldu.
Objektif olarak bakıldığında bunun en büyük sebebinin güçlünün hukukunun
kullandığı argüman ve santranç taşlarının güçlüye dokunmaya başlamısı olduğu
ampül gibi ortadadır.
Bu sebepledirki şike olayıda aynı şekilde güçlünün hukukuna
dokunulduğu için bu kadar uzatıldı ve hala uzatılmak isteniyor. Dün kahraman bugün hain olan savcıların şike
iddaanamesini hazırlamış olması bazı uyanıklara fırsat olarak
görünmektedir. Bu fırsatı yeniden
yargılamaya kadar götürecekleri de aşikardır. Trabzonspor camiasının nerede ise
tümü bu yeniden yargılamadan korkmamaktadır çünki elde olan deliller Fenerbahçe
kongre üyesi olan savcı ve hakimlerin bile kapamayacağı kadar açıktır ve bu
davanın sanıkları tarafından reddedilmemiştir.
Ne demek istiyorum?
Demek istediğim, bu dosyaya yeniden bakacak hakimin sanıkların bir
kelime hariç hiçbir kısmına itiraz etmedikleri tapeleri okuduktan sonraki
kararı bugünkünden daha az ceza olmayacaktır. Hatta şu anda dokunulmayan bir
kaç kişininde dokunulacağı kesindir. Bu sebepledir ki Trabzonspor kulübü hukuk
takımını kurmuş ve artık bu işin sonuna kadar takibini yapmaya karar vermiştir
çünki bu davanın sanıklarının bu ülkenin şu anki TFF’si ve siyasileri
tarafından korunduğu ispatlıdır. Bu sebepledir ki gerek yeniden yargılamada
gerek UEFA ve FIFA nezdindeki başvurularında artık Trabzonspor sadece adalet
için uğraş verecektir. Ülke futbolu içinde bile sayılmayan bu camia artık
adaleti dışarıda arayacaktır. Bu adalet
arayışının pozitif sonuçlarının olacağı da herkes tarafından bilinmektedir ama
artık bıçak kemiğe dayanmıştır.
Trabzonspor taraftarı hakkı çalınmasına rağmen ve yok
sayılmasına rağmen bugüne kadar yakıp yıkmamıştır. Ne bir maç kaybettiğinde ne de TFF’nin “şike
vardır ama sahaya yansımamıştır” lafında benzin istasyonunda polis aracı
yakmamıştır. Hep Türk yargısının son
kararını beklemişlerdir. Bunda da sonuna kadar haklı oldukları bugün çok net
görülmektedir.
Bu Cumartesi’den sonra artık durum hem Trabzonspor kulübü
hemde taraftarı için yeni bir başlangıçtır. Artık topyekün bir hak arayışı
mücadelesine girileceğinin sinyalleri verilmektedir. Bu 934 günlük şike sirki
süresince haklıyken haksız duruma düşmemek için azami özen gösteren Trabzonspor
camiası yine aynı aklı selim ile çok daha derinlikli bir mücadelenin
başındadır. Inşaallah bu adalet arayışı
sonucunda herkes hakettiği sonu görecek.
Bu şike sürecinde, şike yapanlar hem basın hemde siyaset
eliyle bir bilgi kirliliği yaratarak kendilerini masum gösterme noktasında
müthiş çalıştılar ve başarılı oldular. UEFA, CAS ve Yargıtay Adalet’ten yana
tavır koymasaydı çoktan iş işten geçmişti.
Peki bu bilgi kirliliğini nasıl oluşturdular. Bunun için bir
kaç örnek vermek yeterlidir.
FB’nin AKP ve Cemaat’ce ele geçirilme yalanı bu kirliliklerin
en can alıcı noktasıdır. Bu konuya karşı şu soruları sorduğumuzda bunun ne
kadar büyük bir yanıltma olduğunu anlayabilirsiniz:
1.
AKP FB’yi ele geciriyorsa, neden iki AKP’liyi
yonetime aldınız?
2.
FB Atatürk’çü ise yada Gezi ruhunda ise, neden
yönetiminde bir tane solcu yoktur?
3.
Cemaat FB’yi ele geciriyorsa o zaman Ülker’le
neden çalışıyorsunuz?
4.
AKP FB’yi ele geçiriyorsa, bizzat siyasetin
kurduğu TFF yönetimi neden iki FB başkan yardımcısına şike ve teşvikten ceza
verdi?
Birde “Fenerbahçe kendi başına mı şike yaptı?” safsatası var
ki UEFA’nın yakında alacağı kararlar ile herkes Fenerbahçe’li yöneticilerinin
tek başlarına şike ve teşvik yapmadıklarını çok iyi göreceğiz. Bu safsatayı da bir kaç soru ile
değersizleştirmek kolay:
1.
Fenerbahçe tek başına şike yapmış olsa
Sivasspor başkanı neden ceza almıştır?
2.
Fenerbahçe tek başına teşvik yapmış olsa
Eskişehirspor teknik direktörü Bülent Uygun neden ceza alsın?
3.
Fenerbahçe tek başına şike ve teşvik yapmış
olsa Istanbulspor’lu Ibrahim Akın hem mahkemeden hemde TFF’den neden şike ve
teşvik cezası aldı?
Bu listeyi daha uzatmak mümkündür fakat bu kadarı bile bu
safsatanın bile şike yapanları mağdur gösterme çabasının ürünü olduğunu
göstermeye yeter. Gerek iddianameyi,
gerek 16 ACM’in kararlarını gerekse Yargıtay’ın kararlarını okuyanlar bunu çok
rahat görebilir.
Aslında şike ve teşviği yapanların yaptıkları TFF’nin
yaptıklarının yanında pek kötü sayılmaz.
Özerk olduğu söylenen bu kurum seçilir seçilmez karar verici
kurulllarını değiştirmiş ve bunu yaparkende belli bir plan ile
Devrim Hacısalihoğlu: Bizi PFDK'ya seçerken, 'Bakın bu
kurulları biz şike dosyasını kapatmak için oluşturuyoruz, bu işte yoksanız
şimdiden söyleyin.' dediler. Benim torpilim sağlam olduğu için kabul etmememe
rağmen yine de kurula seçildim, ama diğerleri kabul ettiler."
Yani kısacası Türkiye’miz adalet anlamında çivisi
çıkmıştır. Güçlü suçlu suçsuz, zayıf
suçsuz suçlu olmuştur. Şike konusunda UEFA ve FIFA var ama diğer konularda
malesef gidilecek yerde yoktur.
Bugün geldiğimiz noktanın özetini ise Fenerbahçe yönetim
kurulu üyesi sayın Mahmut Uslu vermiştir.
Mahmut Uslu:
Başbakanımız sayın Aziz Yıldırım’ın hapise girmeyeceği ve yeniden
yargılanacağı garantisini vermiştir.
İşte geldiğimiz yerin derinliği budur ve Türkiye’deki şikenin
anatomisinin resmidir bu cümle…
Sevgiyle kalın..